Otel ve kulüp farkı!..

Dursun Özbek, şu birkaç aylık başkanlık koltuğundaki eylemleri ve söylemleri ile kırık notlar almaya devam ediyor. Otel yapmak ile kulüp yönetmeyi birbirine karıştırmamak gerek... 

Tablo hiç değişmiyor; "Ben anlamam, bu işi anlayanlar yapacak" diye diye başkan olan, bir bakıyorsunuz, "3-5 ay geçmeden o işin allamesi olduğunu zannediyor" ve "hükmetmeye başlıyor!.."

Sahnede, Ünal Aysal'dan, Aziz Yıldırım'dan, İbrahim Hacıosmanoğlu'dan "karma örnekler" var ve insanlar, bıraktım "hoş sohbet, iyi niyetli ve sempatik" Duygun Yarsuvat'ı, "şaşkın ve çaresiz" Fikret Orman gibi başkanları bile aramaya başlıyor!..

Evet, "ne yazık" ki, Galatasaray'ın "çiçeği burnunda" başkanı Duysun Özbek'ten söz ediyorum!..

Daha 15-20 gün önce, "inandığım, güvendiğim Galatasaray yazar çizeri İstanbullu arkadaşlarımdan aldığı bilgilerle", ümit veren "bir Galatasaray Başkanı portresi" yazdığım Dursun Özbek, bugünlere gelindiğinde, "kimseyle konuşmasam bile" sadece TV ekranlarına bakarak, spor sayfalarına göz atarak yaptığım değerlendirmede, "sınıfta kalacak notlar alıyor", hem de art arda!..

Şimdi okuyucularımın birçoğu diyecek ki; "Sen de bugüne kadar hangi başkanı beğendin ki, daha dün bir, bugün iki, başladın gene eleştirmeye!.."

Nasıl eleştirmeyeyim; onca uyarıya rağmen, "ishal-i kelam" hastalığına hemen yakalandığını gösteren kim; her önüne çıkan kameraya, mikrofona konuşmaya başlayan kim, "ekranların gazete manşetlerinin büyüsüne kapılarak" Ünal Aysal'a, Aziz Yıldırım'a, İbrahim Hacıosmanoğlu'na özeniveren. "Tek başına kararlar alıp ilan eden, ama bu kararların bazılarını  aradan 72 saat bile geçmeden zorunlu olarak geri adımlar atıp" değiştiren kim? İşte sadece bir örnek, "neyin ne olduğunu" ortaya koymaya yetecek; "Futbol Federasyonu Başkanlık seçimlerinde, kimin destekleneceği konusunda adeta dönme dolaba bindirdiği kararı ortada!.."

Elbette, "dün bir, bugün iki", daha yenidir, spor kulübü yönetmenin, futbolu idare etmenin sırlarını, ilkelerini, anahtarlarını bilemez, bilmesine de imkan yok"; ama "Bilmediğini bilerek ve ona göre davranmak" ve de işi ehillerine bırakmak gerekmiyor mu?..

Bilmiyorum, "danışmanları kim"; ama "yaptıklarına bakarak" söyleyeyim; sanırım, "onların sözünü, uyarılarını dinlemiyor!.."

Futbolu, "onca yılın başkanları" bile "Ben egosuna kapıldıkları için" doğru dürüst yönetemiyorlar, "birkaç aylık staj" ile, daha "Galatasaray basketbolundaki acılı kara tabloyu bile düzeltemeden", futbol, nasıl "tek yetkili gibi" yönetmeye kalkışılır?..

Herkes soruyor, şu "kardeş meselesi" nereden çıktı; bir anda "Aziz Yıldırım'dan kopya" esprileri ile koca Galatasaray'ı ve kendisini karşı karşıya bırakacağı, nasıl düşünülmez?..

Galatasaray'ın "dört yıldızlı ve çifte kupalı" sezon finişinin, GS Store'larda hâlâ karşılığını bulamamasında gösterilen "gecikme" gafleti, aylardır tekrarlanan "Dördüncü yıldızı takacağız" sözlerine kendisinin bile inanmadığını göstermiyor mu?.. 

Söyler misiniz bana, "GS Store kapılarında bunca zaman bekletilen" Galatasaray taraftarının coşkusunun, heyecanının GS TV'nin bıktıran "4 yıldızlı şampiyon" sloganı ile "tekrar tekrar tekrarlanmak yüzünden taraftarı 'zapping şampiyonu' yapan" zavallı programlar  ile ayakta tutulacağını sanmak, nasıl bir gaflettir?.. 

"Bir tane pırıldayan ve seyirciyi tribüne, ekran başına çekecek transfer yapamadan", kombine biletleri satışa çıkarmak, sonra da "kombine alan taraftarı çileden çıkaracak" bir kararla, kombinelerde "büyük indirimler yapmak", Başkan'ı dahil  onca "tecrübeli iş adamına sahip" bir yönetim için "gaflet değilse" nedir?..

Üstüne üstlük, taaa Urla'ya kadar gelen "Yönetimin içindeki ayrışmalar, tartışmalar" ile ilgili iddialar, "Florya'yı Fatih Terim yönetiyor, Sabri'ye o parayı Terim verdirtti" fiskosları neden yaygınlaşıyor?.. 

Ne dersiniz, Sayın Özbek, "Otel yapmak başka şey, kulüp yönetmek çok başka bir şey"; farkında mısınız?!..