Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Pazartesi gecesi TV kanalları arasında zapping yaparken, Süper Sport''ta "tanıdık yüzlere rastlayınca" durdum! Keşke durmasaydım!.. Hiç olmazsa, "Spor yazarlığının nasıl yürekler acısı bir durumda olduğunu gözler önüne seren" bir yığın konuşmayı ard arda dinlemek gibi bir acıya, bir işkenceye katlanmazdım!. Kimliğimizle ve mesleğimizle ilgili "böylesine teslimiyetçi", ondan da öte "böylesine duygusuz" bir ortama nasıl sürüklendiğimizi çıplak gözle görmenin üzüntüsü bir yana, dışardan tâcizin ve bir zamanların tâcizcileri tarafından işgalinin, nihayet bu işgâl sonucu ortaya çıkaran yozlaşmanın sebeplerinin sorgulanmasında gösterilen "yüzeysellik" beni çok şaşırttı!. "Fincancı katırlarını ürkütmemek" ya da "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demek anlamına, öylesine "eyyamcılık yapıldı" ki, "gerçekleri söylemek isteyenlerin sesleri" maalesef "bu ana konuda" çok zayıf kaldı! Orada, o programda çok değer verdiğim, gerçekten "çok değerli" spor yazarı meslekdaşlarım vardı!. Hatta çoğunlukta idiler!. Amma... "Sporun S''sinden anlamayan..." "Gazeteciliğin G''sinden haberi olmayan..." "Yazarlığın Y''sini bıraktım hatta daha A''sına bile gelememiş..." ... Kişilerin... Eski futbolcuların.. Başarısız ve ortada kalmış teknik adamların.. Eski hakemlerin.. İş adamının.. Pazarlamacının.. Lokantacının.. Balıkçının.. Doktorun.. Avukatın.. Kırtasiyecinin... Hatta bakkalın... Nasıl olur da "Spor yazarı yapıldığını, bu sıfatı hiç sıkılmadan nasıl taşıdıklarını" şöyle yüreğiyle, aklıyla, mantığıyla ve de gür sesiyle kimse sormadı, sorgulamadı!.. Sevgili Ali Sami Alkış''ın konuşmasına yetişememiştim, dinleyemedim. Sayın başkanımız Attila Gökçe''nin sırasının gelmesini de bekleyemedim; öfke, kızgınlık ve kırgınlık içinde TV''yi kapadım!. Hele, çok sevdiğim ve değer verdiğim bir arkadaşımın, meslekdaşımın "bu çarpık sistemi savunmak için verdiği", çok affedersiniz "Fahişe ana" örneği, tüylerimi diken diken etti ve ayağa fırladım: "Yapma.. Yapma.. Bari sen böyle söyleme.. Sen bu mesleğe böylesine kıyma..." Lânet olsun!.. Herkes bile ki, "Ben spor yazarı değilim!." Herkes bile ki, "3-5 gazete fazla satabilmek için, spor sayfalarının spordan da, gazetecilikten de, yazarlıktan da anlamayan insanlarla doldurulması suretiyle gazetelerin ve spor servislerinin ayakta kalacaklarına ve kaldıklarına da inanmıyorum!." "Onların yüzü suyu hürmetine 15-20 gerçek spor yazarı, spor muhabiri ekmek yiyor" iddiasını da şiddetle ve tüylerim diken diken olarak reddediyorum! "Hipermarketlerde, benzin istasyonlarında yüzbinlerce gazetenin bedava verildiği, tencere - tabakla tirajlarının şişirildiği" bir ülkede, "futbolu bırakmış bir kişinin hangi tirajı, ne ölçüde ve ne değerde medyamıza kazandırabileceğini düşünebilmenin ve bunu mesleğimizin uğradığı saldırıya kılıf olarak göstermenin acısını yürekten duyduğum için" diyorum ki: "Ben spor yazarı değilim!." Varsın onlar "bu güzelim mesleği, bu onurlu mesleği tepe tepe kullansınlar!." Yazıklar olsun hepimize! TV ekranlarında Karagöz''le Hacivat''ı andıranlara "spor yazarı" diyeceğiz, öyle mi?. Tevekkeli değil, yöneticiler, teknik adamlar, futbolcular nerede ise "yüzümüze tükürdüklerinde", sessiz sedasız başımızı önümüze eğiyoruz!. Yarınlarda, "bu gidişle" teşekkür bile edeceğiz!..
ÖNE ÇIKANLAR