Gönül coğrafyamız Balkanlar -5-

A -
A +

Türk hâkimiyet ve kültürünün bir mîrâsı olarak bakılan İslâmiyete, çok şiddetli hücûmlar olmuş; ancak kesin bir sonuç alamamışlardır. 

 

 

 

Geçen hafta pazartesi günü [21.07.2025] yazdığımız makâlemizde; Balkanlar, dil yönünden olduğu gibi, DÎN yönünden de çok karışık bir manzara arz eder demiştik.

 

En kalabalık dîn grubunu, HIRİSTİYÂN ORTODOKSLAR meydâna getirir. Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar, Romenler, Makedonyalılar ve Karadağlılar Ortodoks kilisesine bağlı olup sayıları, 55 milyon civârındadır. Osmânlı idâresi zamanında bütün Ortodokslar, İstanbul Rum Patrikhânesi’ne bağlanmışlardır.

 

Yine Prof. Dr. Kemal Karpat’ın, tesbîtlerine göre, Balkanlar’da ikinci büyük dîn grubunu, MÜSLÜMÂNLAR meydâna getirmektedir. [Geniş bilgi için bkz. DİA-İslâm Ansiklopedisi, “Balkanlar” maddesi]

 

Burada halkın %15’i Müslümân olup toplam sayıları 9 milyon civârındadır. Türkiye’nin Trakya kesiminde yaşayanlarla, bu sayı 15 milyonu geçer. Arnavutluk’un %70’ini, Yugoslavya’nın %17’sini ve Bulgaristân’ın %26’sını Müslümânlar oluşturur.

 

Ayrıca Yunanistân’da 250.000, Romanya’da 70.000 Müslümân vardır ki, bunların hemen hepsi Sünnî’dir. Yugoslavya’daki Müslümânlar, Makedonya’da Kosova bölgesi ile (%80) Bosna (%42), Hersek ve az sayıda da Hırvatistân’da yaşamaktadırlar. 

 

Bulgaristan Müslümânları ise, doğuda Razgrad, Silistre ve ayrıca Rodop Dağları ile Meriç Nehri civarlarında bulunmaktadır.

 

Üçüncü din grubunu HIRİSTİYÂN KATOLİKLER oluşturmaktadır; sayıları 4-5 milyon civarındadır. Önemli kısmı Macar olan Katolikler Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Voyvodina ve Erdel’de yaşamaktadırlar… Balkan Ortodoks Hıristiyânları, buradaki Müslümânlarda olduğu gibi, dîn ve milliyet târihi bakımından birbirinden ayrılmayacak bir biçimde iç içe girmişlerdir… Bosna Müslümânlarının dilleri Sırpça ve Hırvatça olduğu hâlde, nüfûs cüzdânlarında milliyetleri Müslümân olarak gösterilir. Dolayısıyla milliyet dile değil, dîne bağlanmıştır.

 

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Balkanlar’da (Yunanistan hariç) yerleşen Marksist rejimler, dîn ve dîn eğitimine, çok yakın zamana kadar karşı çıkmışsa da, dînin millî kültür ve gelenek şekline bürünerek yaşamasını önleyememişlerdir.

 

Bulgaristân başta olmak üzere Marksist rejimler, bir dîn olmaktan çok bir milliyet ve Türk hâkimiyet ve kültürünün bir mîrâsı olarak baktıkları İslâmiyete, çok şiddetli hücûmlarda bulunmuşlar; ancak bu hücûmlardan kesin bir sonuç alamamışlardır. Konuştukları dil ne olursa olsun Müslümân halk, millî benliklerini kaybetmemiş, diğer Müslümânları kardeş olarak görmekte devâm etmişlerdir.

 

Balkan ülkelerinin, özellikle Yugoslavya’nın Arap ve diğer İslâm ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurması, Müslümânların durumlarını olumlu yönde etkilemeye başlamıştır.

 

Balkanlar’da XIX. yüzyıl sonunda, sayıları 300.000 civârında olan Yahûdîler ise, genellikle şehirlerde yaşamaktadırlar. Bugün, Balkanlar’daki toplam Yahûdî sayısı, 60-80.000’e kadar düşmüştür.

 

Böylece Balkanlar, Türk idâresi zamanında olduğu gibi dil, dîn ve milliyet bakımından, çok karışık bir halk topluluğunun yaşadığı bir bölge manzarası arz etmektedir.

 

 

 

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...