Yanlış yapmadığımdan emin olduğum için aklıma herhangi kötü bir şey gelmedi. Ancak şikâyetin nereden geldiğini tahmin etmiştim!
Moralim sıfır! Etrafımda, film setlerinde olup bitenleri yeniden hatırlamaya çalışarak bir ipucu bulmaya gayret ediyor ve detaylı izahını da bekliyordum.
- Adamın kurduğu film ekibini tarumar etmişsin! Bu hareket sana yakışır mı Dadaş?
- Hıım! Efendim, şimdi anladım meseleyi.
- Ya bir de ‘ne yapmışım' diyorsun!
- Yanlış yapmadığımdan emin olduğum için aklıma herhangi kötü bir şey gelmedi. ‘Film’ deyince de şikâyetin nereden geldiğini tahmin ettim!
- Mahvetmişsin! Ortalığı karıştırmışsın!
- İnsanları kırmayı, işleri bozmayı hiç sevmem efendim!
- Yalan mı söylüyorum?
- Estağfirullah! Az çok her ikimizi de tanıyorsunuz efendim. Bir arkadaşı zorda bırakabilecek bir şey yapmak aklımın ucundan geçmez! Hem mizacıma ters, hem de bu şekilde şikâyet edileceğimi düşünerek öyle bir hatâya düşmek istemem.
- Ya bu söylenenler?
- İşte mesele burada efendim! Müsaade ederseniz detaylı anlatayım.
- Biz de içyüzünü öğrenmek için çağırdık.
- Efendim, malumunuz, iki ekip iki film yaptık peş peşe. Filmler de ortada; onların oyuncuları; Serdar Gökhan, Gürcan Sarısoy, Sezer Güvenirgil, Yılmaz Köksal, Macit Flordin, Bosnalı Lütfü Seyfullah… Bizimkiler de; Yılmaz Zafer, Engin İnal, Kadir Savun, Nevin Aypar, Bülent Oran, Oktar Durukan ve Lütfü Seyfullah… Bunlardan tek bir isim her iki tarafta da geçiyor, ikincisi yok. Lütfü Abi, film yaptığımızı duymuş, çıkıp geldi ve ısrar etti; “Çok ihtiyacım var, bana mutlaka bir rol verin!” dedi tekrar tekrar ısrar etti. Ahmet tiplemesine de münasipti. Yücel Çakmaklı Beyle istişare ettik, o da “o rol için en münasip isim ayağına gelmiş” dedi. Öyle aldık. Teknik ekipte ise onlardan hiçbir isim yok. Müziği biz, Okay Temiz’e yaptırdık, onlar Ruhi Ayanoğlu'na, onların kameramanı Hüseyin Özşahin, bizimki Çetin Tunca, onların sanat yönetmeni Türkan Kafadar, bizimki Özhan Eren, ikinci bir ismi bulun her türlü cezaya razıyım Efendim.
- Otur Dadaş, fazla konuşma! Tamam anladık meseleyi yalnız…
- Yalnız da ne efendim?
- Kasetten aldığım zevki filmden alamadım. O ne biçim demir dövmek kardeşim? Ha şöyle; gerine gerine çekici kaldırıp kaldırıp vuramadınız bir türlü. Ezbere konuşmuyorum. Biliyorsun ben Eşrefpaşalı, marangozluk yapmış biriyim. Esnafın hâlinden anlarım. Bütün hayallerimi... Neyse fazla söylemeyeyim, sen anladın ne demek istediğimi.
- Efendim haklısınız. Hayallerinizi yıkmış olabiliriz lâkin…
- Lâkini mâkini yok! Haklıysak niçin yaptınız kardeşim? Biz de bunu soruyoruz!
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...