Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Bugün bende bir tuhaflık, farklı bir hâl vardı...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Bazı günler, çocukları mektepten alma İstanbul trafiğinde bir çöl yolculuğu kadar zahmetli geliyordu bana.

Çocuk nedense başka şey sormadı. Bu suâle cevap olarak söylediğim “yabancı” lâfı beni, önce çok düşündürdü, hatta kendime bile kızmama sebep oldu. Biraz tefekkürden sonra anladım ki; Anadolu insanı, Avrupalıların kendilerinden başkalarına “barbar” demeleri gibi, ya da İstanbul'un dışındakilere "taşralı" dememiz gibi her tanımadıkları, bilmediklerine; “bizden, buralardan değil” mânâsında “yabancı” diyorlardı. Benimle konuşmasından mı, yoksa aklına gelenlerden mi ne çocuğun kulakları kızarmıştı. Utandığından mı, çekindiğinden mi tam anlayamamıştım. Ceketinin ön üst cebine sıraladığı boy boy kalemlerin dışarıdan görünen metal kısımları ışıl ışıl parlıyordu. Göğsünün birkaç düğmesini, Erzurumlular gibi açık bırakmıştı. Dudakları bir şeyler mırıldar vaziyette hep kıpırdarken, gözleri dikkatlice gelip geçenleri süzmekte…

Bazı günler, çocukları mektepten alma İstanbul trafiğinde bir çöl yolculuğu kadar zahmetli geliyordu bana. Bugün bende bir tuhaflık, farklı bir hâl vardı. Sanki zemin, ayaklarımın altında, bir volkanın soğumaya yüz tutmuş lavları gibi sert ve o kadarda sıcak… Batmaya yüz tutmuş nardan bir küre misali “Güneş” denilen ağır ve büyük ateş topunu, omuzlarım üzerinde, hem de tek başıma taşıyormuşum gibi, dünyanın bütün ağırlığını sırtıma abanmış hissediyorum.

Dedim ya; bir çocuğun garip tavrı beni hâlden hâle soktu bugün.

Nihayet beklediğim yolcularım, ağır misafirlerim gelebildiler. Oldukça keyifliler bizimkiler… Çantalarını bagaja koydular, tam arabaya binmeye hazırlanırken onu... O; “hemşerim” diye vasıflandırdığım çocuğu gördüler. Birbirine eğilip kıs kıs konuşarak gülüştüler. Bu hâllerine gayr-i ihtiyari, biraz da kızarak:

- Niçin gülüyorsunuz?

- !!!

Oldukça sertçe çıkıştım. Onlar önce şaşırsalar da, sonra kendilerini müdafaa refleksi olarak sebebini anlattılar.

- Kusura bakma babacığım, biz kimseye gülmedik?

- O çocuğa bakarak gülüştünüz! Görmediğimi mi sandınız?

- Çocuğa falan gülmedik!

- Ya neye güldünüz? Bakışlarınız ona doğruyken gülüşmek, başka ne mânâya gelir ki?

- Hayır babacığım! Müsaade et anlatayım!

- Tamam! Peki, niçin güldünüz?

- Fehime anlatsın, ben yine gülerim! diyen kerimem topu torunuma atarken yine kıs kıs gülüyordu. O da tebessüm ederek söze başladı:

- Dedeciğim mühim değil de…

- Ne demek mühim değil? Benim için çok mühim! Onun-bunun çocuğuna, hele aynı okul arkadaşınıza gülemezsiniz! Hem de yanımda!

- Gülmemek mümkün değil dedeciğim!

- !!!

- Bu arkadaş sınıfımıza yeni geldi.

- Gelsin! Her yeni gelen bir tedirginlik, intibak dönemi yaşar. Bu gayet tabiidir.

- Tamam da. Garip bir şey oldu.

- Neymiş o garip olan?

- Tanışma faslıydı. Sınıfımızdaki öğretmen de bayandı. Çocuğu ayağa kaldırdı sorular sordu...

DEVAMI YARIN

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR