"Bildiğimiz, ekranlardan tanıdığımız meşhur artistlerden başka kimlerle çalıştınız? Onların mühim vasıflarından numuneler yazar mısınız?.."
Muhabbetle yananlar,
Kadrini anlayanlar,
Derler ki, bu devirde,
O gibi serdar olmaz.
Sevilirmiş her yaşta,
Kalb yanar bir bakışta,
Kim demiş çetin kışta,
Ilık bir bahar olmaz.
Eşi yoktur cihanda,
Bulunur çok ihsanda,
HOCA dur huzurunda,
Bundan büyük kâr olmaz.
***
Takip edenlerin en çok yazmamı istedikleri mevzu hiç şüphesiz oyuncular hakkındaydı:
“Türkiye’de kısa zamanda en çok film yapan biri olarak film setlerindeki hatıralarından bir kısmını yazmıştınız… daha da çoktur mutlaka. Bizim merak ettiğimiz: Bildiğimiz, ekranlardan tanıdığımız meşhur artistlerden başka kimlerle çalıştınız? Onların mühim vasıflarından numuneler yazar mısınız? Oyuncu nasıl olunur? Onlarla alâkalı söyleyeceğiniz başka bir şey var mı?”
Artistlik veya oyunculuk dediğimiz, sektörde şu veya bu şekilde bulunan sanatçıların büyük ekseriyetiyle çalıştık. Kısa ve kestirmeden olması bakımından çalışmadığımız bazı isimlerden bahsetmem daha isabetli olacak sanıyorum.
Yeşilçam filmlerinden tanıdığımız oyuncuların bence en büyük düşmanları; güya kendilerine hizmet vadeden dernekleri, teşkilatlarıydı. Ortalıkta hiçbir sebep yokken, bizim tarihî kostüme evliya filmlerimizde rol alacakların önünü kesmek için akılalmaz metotlara başvuruyorlardı. Neredeyse tamamı da büyük baskı altındaydı. Buna rağmen, çoğunluk kimseyi dinlemedi. Ya da ikiyüzlü göründüler. Onlarla bir arada olunca veya o mekânlara gidince;
“Tamam, siz haklısınız; aç kalsak da o gericilerin filmlerinde oynamayacağız” diyorlar, günü kurtarıyorlardı. Bize gelince de:
“Kardeşim biz de Müslümanız, böyle filmlerde oynamayacağız da, ya nerede oynayacağız?” deyip seve seve rol alıyorlardı. Kendi aralarında ve Yeşilçam kahvelerinde, bilmem ne derneğinde yapılan konuşmaları bir bir gelip bize anlatma ihtiyacı duyabilenler de azımsanmayacak kadar çoktu.
Projelerimize cephe almış, oynamamaya kesin kararlı olanların başında T. Akan geliyordu. Tutumunu, tavrını bildiğimiz için hiçbir projeyi ona götürüp konuşmadık bile. Bazılarıyla; bazı şartlarda anlaşamadığımızdan veya baskı altında olduklarından çalışamadık. Yani bizden kaynaklanan bir şey hiç olmadı. Onlar kendi kendilerine öyle kararlar almışlar. Biz de anlayışla karşıladık. “Niçin öyle, neden ayırımcılık yapılıyor, biz kime ne yapmışız?" havalarına girmedik.
Bişr-i Hafi rolünü ilkin Mehmet Aslantuğ’a teklif etmiştik, çok istediği hâlde olmadı. Yılmaz Zafer bu rolü çok samimi kabullendi, parayı mühimsemedi. Biz de tereddüt etmeden onu tercih ettik. Dedik ya nasip meselesi…
Bir de Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi kadın starlar var malumunuz. Bu meşhur oyunculara ihtiyacımız olmadığından onlarla da görüşmedik hiç. Geriye kalanlarla şu ve bu şekilde çalıştık.
Durup hava atarsan,
Mazlumlara çatarsan,
Şeytanlarla kalkarsın,
Besmelesiz yatarsan.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...