"Bir başka gün de ben de sana anlatırım inşaallah. Saklı sırlarımızı karşılıklı paylaşalım olur mu?.."
Hayırlı söz söylemeli dilimiz,
Müsafeha etsin iki elimiz,
Gülümseyip, açılmalı gülümüz,
Allah için artık gülsün yüzümüz.
***
- Şöyle yakınıma gel, rahat otur; beraber bir çay içelim seninle. Çay diyorum ama kahve içmek istersen o da olur. Sonra sen anlat ben dinleyeyim, ben anlatayım sen dinle olur mu?
- O kadar vaktimiz var mı?
- Olur olur! Hani şu kalbinin köşeciğine attıklarını, yalnız taşıdıklarını, içini sıkan ama içinden çıkamadıklarını değil, huzur ve saadetten gözlerden yaş getiren, şahit olduğun güzellikleri anlat!
- Peki Efendim!
- Bir başka gün de ben de sana anlatırım inşaallah. Saklı sırlarımızı karşılıklı paylaşalım olur mu?
- Memnuniyetle! Peki Efendim! Başımın üstüne!
- Sonra ne yapalım biliyor musun? İyileri kendimize alıkoyalım, o dışarı çıkardığımız sıkıntıları, kötü hatıraları, kalbimizi acıtanları da bir bavula dolduralım, üzerine kocaman bir kaya parçası bağlayıp Marmara Denizi'ne atalım. Denizin karanlıklarında kaybolup unutulsunlar ya da dalgalar alsın çok uzaklara götürsün!
- Ne güzel temenniler Efendim!
- Bizden uzak olsunlar da nereye giderlerse gitsinler!
- !!!
- Evliyalardan bahset! O mübareklerin isimlerinin söylendiği yere rahmet-i ilâhî yağar. Büyüklerimiz buyururlardı ki: "Onların işine akıl sır ermez. Onlar öyle Allah adamlarıdır ki isterlerse namludan çıkan kurşunu bile geri çevirirler, Allahü teâlânın izniyle.”
- !!!
Hayat alladı beni
Tutup pulladı beni,
Belki dinlersin diye,
Size yolladı beni.
- Peki, ikincisi neydi?
- Efendim, Urfa Balıklıgöl yakınında Halil İbrahim Cami-i Şerifi var. Orada sabaha doğru bir çekim yapacaktık. Akşamdan setleri, oyuncuları hazırladık. Lâzım gelen tedbirleri aldık. Câmi cemâati sabah namazından dağılırken de biz 'motor' diyecektik. Sık sık 'motor' kelimesini kullanıyorum, kusuruma bakmayın. Film sektöründe her şey hazır olunca yönetmen; 'kamerayı çalıştır' mânâsında ilk söylediği kelimedir. Biz de orijinali olsun diye kullanıyoruz.
- Zaten az çok tahmin ediyordum bu mânâya geldiğini. Cümlenin gelişinden ne maksatla kullanıldığı fark ediliyor.
- Arife tarif gerekmezmiş efendim.
- Eee...
- Sabah namazımı kılıp çekim yerine giderken Kadir Savun'u cami avlusundaki bir sütuna yaslanmış, iki gözü iki çeşme ağlarken gördüm. Önce rol yapıyor sandım. Etrafa bakındım hâlâ ‘motor’ denmemiş. Usulca yanına yaklaştım; 'Kadir Baba, hayırdır seni üzecek bir şey mi yaptılar?' diye takılınca:
- Keşke öyle bir şey olsaydı da ona ağlasaydım! Bu ekipten beni üzecek insan çıkar mı hiç? Herkes yardımcı olmak için birbiriyle yarışıyor âdetâ. Ben günah çukuruna düşmüş, çıkmaya mecali olmayan hâlime ağlıyorum! Artık kocadım, geçen günlerimi geri getirmem imkânsız, asra dayanan bir ömür boşa gitti de ona yanıyorum.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...