Şimdi işler tersine dönmüştü!..

A -
A +

Önce kantini incelemeye aldım. Tesbitlerim karşısında dehşete kapılmıştım. 

 

Kısa zamanda borçlarımızın hatırı sayılır bölümünü ödeyerek, rahat hareket edebilme imkânı yakaladık. Sonra; eldeki imkânları en verimli şekilde kullanabilmenin yollarını araştırmaya ve gelir getirebilecek programlar geliştirmeye başladık.

 

Çalışmalar devam ederken Kolej Stüdyoları da bize bağlandı. Hattâ ekibimizle oraya taşındık. Durum içler acısıydı.

 

Önce kantini incelemeye aldım. Tesbitlerim karşısında dehşete kapılmıştım. Çalıştıran adam; cüzi bir kira veriyor, elektrik, su, kendisinin ve ailesinin yeme içmesi, malzeme, araç-gereç kullanımı hepsi de müessesemizdendi. Hesaplar neticesinde gördük ki; alınan ücret; sabit faturaları bile karşılamıyor… Muhatabımız olan arkadaşı çağırdık, durumu izah ettik. Daha önceden bize karşı ön fikirle doldurulmuş olmalı ki, tesbitlerimizi asla kabul etmedi. Önüne koyduğumuz belge ve malumatları da çöpe atmaya kalkıştı. İpler iyice gerildi. Bu arada aklınca bizi tehdit etmeye de başladı. İşin peşini bırakmayacağımız hususundaki ciddiyeti anlayınca da yapmadığı taşkınlık kalmadı. Küfürler ediyor, bağırıyor, çağırıyor, hakaret üzerine hakaretler, tehditler savuruyordu. Bu taşkınlıkları ne kadar görmezlikten, duymazlıktan gelsek de içten içe kahırlanıyordum tabii...

 

Maksadı, oradakileri tahrik ederek bir hadise çıkarmak ve kendini mazlum duruma sokmaktı. Bu yaşa kadar gelmiş, hep menfaatine çalışmış, istediğini koparmış, dediğini de yaptırmıştı. Şimdi işler tersine dönmüştü.

 

En mühimi ise, söz anlatamayacakları, hiçbir müşterek tarafı olmayan bir adamla karşı karşıya kalmasıydı.

 

Köşeye sıkıştırılmış kedi gibi önüne geleni tırmalıyordu.

 

Hile sokma her işe!

 

Kaçırılmasın neşe!

 

Hain niye inanmaz,

 

Hiç sönmeyen güneşe?

 

Bugün mübârek cumaydı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte durmadan koşturuyordum. İşlerimi vaktinde toparlayıp namaza Sarıyer'e gidecektim. Kalbim yerinden sökülecek gibi de heyecanlıydım. Engebeli arazide düşe kalka yol alan acemi şoför gibi dikkatli davranıyordum.

 

Etrafımı kontrol edip masama oturmuştum ki, odamın kapısının tıklanmadan ve de müsaade istenmeden sertçe açılıverdiğini gördüm. Baktım bizim hesap sorduğumuz ve önüne işin mahiyetini gösteren malumatlar koyduğumuz kantincimiz; yumruklarını ve dişlerini sıkmış üzerime hışımla geliyor. Önce kalkmak istedim sonra hiç istifimi bozmadım, ne olacak diye gergin vaziyette yaklaşmasını bekledim. Kabarmış bir hindi gibi havadaki iki yumruğunu öyle bir nara atarak masama indirdi ki, masam lastik top gibi kalktı, yerine oturdu sandım. Allahü teâlânın hikmeti bende zerre kadar bir değişiklik olmadı. Sadece tebessüm ederek bu zavallı hâline baktım. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.