Kapı açılınca bir de ne göreyim o heybetli adam, mavi mavi çakmak gözlerle bana bakmıyor mu?
İş yerime gelir gelmez hemen paltomu çıkardım, atkımı, başlığımı astım tam yerime oturacaktım ki kapı tıklandı. “Buyurun” dedim, masama doğru hareketlendim. Kapı açılınca bir de ne göreyim o heybetli adam, mavi mavi çakmak gözlerle bana bakmıyor mu? "Yanlış mı görüyorum? Bu adamın bu saatte burada ne işi olabilir? Yok yok ona benzeyen biri!” diye düşünüyordum ki fazla merakta bırakmadı.
- Ragıp Bey Ünsal Bey'le bir magazin programı için gelmiştim. Hiç zahmet etmeyin, arabamız çalışır vaziyette bizi bekliyor, ayaküstü bir selâm vereyim dedim. Bir de bize müsait olabileceğiniz bir gün, saat verin gelip yeni projelerimizi anlatacağız. Yani bu ayaküstü selâmımızı randevu almak için kabul buyurun.
- İyi hoş da... lütfen içeri buyurun. Böyle ayaküstü kabul etmem, randevu falan da vermem!
- Sen bizden baskın çıktın! Helâl olsun!
- Var mı bizim ananelerimizde böyle bir şey? Dün cikletten çıkan resimlerini topladığımız adam, bugün misafirim olacak, ben de lakayt kalacağım hiç olacak şey mi?
- Ne bileyim? Malumunuz vakit pek erken. Mutlaka mühim planlarınız, projeleriniz vardır, onları altüst etmek, aksatmak istemediğimden…
- Sen yalnız senin değil bir milletin Cüneyt Arkın'ısın!
- Sıkıntı da o zaten! Şanı şöhreti kullanarak iş yapmak istemiyorum anlayacağınız.
- Herkes ona can atıyor ama...
- Herkes gibi olmayı da arzu etmiyorum.
- !!!
Zar zor da olsa içeri aldım. Önce şoföre tavşan kanı bir çay ve beklemesi için haber gönderdim. Birer çay içtik. “Yine sizin holdingin işi, Kia arabalarının bir reklam filminde oynuyorum…” dedi, müsaade istedi. Çekim denilince akan sular dururdu. Karşılıklı bir gün ve yer tesbit edip kapıya kadar uğurladım. Peşi sıra el sallarken neler aklıma gelmiyordu ki? Bundan birkaç sene öncesine kadar deselerdi ki “Şu sayacağım isimlerle aynı mekânları paylaşacak, birçok projede çalışacaksın…” inanmazdım. Bu işleri başkaları yakıştıramadığı gibi, ben bile hayal edemezdim. Çünkü öyle bir dünyam yoktu. İşte o meşhurlardan aklıma gelen bazıları: Cüneyt Arkın, Yılmaz Zafer, Bulut Aras, Ediz Hun, Serdar Gökhan, Kadir İnanır, Aydan Burhan, Fatma Girik, Fatma Belgen, Fikret Hakan, Ümit Acar, Salih Kırmızı, Eşref Kolçak, Tanju Korel, Kenan Kalav, Hülya Darcan, Bergüzar Korel, Aydan Şener, Murat Soydan, Yılmaz Köksal, Aytekin Akkaya, Efkan Efekan, Macit Flordun, Kadir Savun, Orçun Sonat, Nevin Aypar, Erdo Vatan, Sibel Turnagöl, Halil Ergün, Gökhan Arsoy, Recep Cinisli… liste uzadıkça uzayacak, burada bırakayım. Gençleri saymıyorum bile. Bunlar, ne demek istediğim mevzuunda bir fikir vermesi için yeterli sanıyorum...
Her gün evlerimize davetsiz misafir olan meşhurların hayatlarını hem merak ediyor, hem de kendimizden çok onları tanıyorduk. Medyanın her tarafında boy boy resimlerini, videolarını hayranlıkla seyrettiğimiz bu insanları normal biri olarak görmüyor, düşünmüyorduk.
DEVAMI YARIN

