Yani Nefise Doktor’um, kütüphane kurup süs olarak sergilemiyordu. “Evinde kocaman bir kütüphanesi olan doktor…” diye hatırlanmasını sevmeyen, idealist biriydi.
Her zaman olduğu gibi altını üstünü fosforlu kalemlerle çizdiği yerlerin dışında bir de üşenmeden yazdıkları vardı. İlk yaprağın boşluğuna şöyle bir not düşmüş:
“Gelmesi kesin olan şey ‘ölüm’ yakındır!”
Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem, (Beyheki, İbni Asakir)
Kitabın arasında A4 kâğıda fotokopi çekilmiş bir yazı dikkatimi çekti. Üzerine kırmızı kalemle “Önce bunu oku...” yazmış Nefise Doktor’um. Dediğini yaptım. İlkin kısa olan bu yazıyı okudum. Sonradan anladım ki verdiği kitaba bu mevzu olmadığından, ehemmiyetine binaen ayrıca konmuştu.
***
Tamamen dinden ve dinî hayattan uzak Sovyet Rus medeniyetini ve ona bağlı olarak da o kültürün hâkim olduğu bir coğrafyada, akrabalarının çoğu Rus asıllı olan Kazak bir ailede dünyaya gözlerini açan bir din kardeşimiz Toleuzhan Galiyeva. “Allah nedir? Peygamber kimdir?” bilinmeyen, konuşulmayan, anlatılmayan bir ortamda büyüyor. Yirmi yaşından sonra İslâmiyet’i tanımakla şerefleniyor. Oldukça meraklı ve bir o kadar da heyecan verici hayatı var. Ben ihlâsla diyeyim, siz samimiyetle deyin fark etmez, dolu dolu yaşantısı dillere destan olmuş şimdiden. Doğrusu, İslâmiyet hakkında geniş ve derin malumat sahibi oldukları hâlde âdeta üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine atalet ve tembellik anaforunda debelenen ve arta kalan zaman ve enerjilerini de birbirleriyle dedikodu edip tüketen biz Türkiyeli Müslümanlara çok şeyler söyleyeceğini, üzerimize nice mesuliyetler düştüğünü ve bizi memleket içinden ve dışından nice bekleyenlerin olduğunu hatırlatacağını düşünüyorum.
Ezanın duyulmadığı, alkolün su gibi tüketildiği, domuz etinin bile çekinmeden yendiği bir ortamda yetişip üniversite eğitimi aldığı yıllarda ilk kez gördüğü bir başörtülü arkadaşının vesilesiyle İslâmiyet’le, Allahü teâlânın emir ve yasaklarıyla, namazla, tesettürle tanışma heyecanını bizzat Toleuzhan kardeşimizden dinleyelim.
***
TOLEUZHAN GALİYEVA'NIN
EBEDÎ SAADET ARAYIŞI
1989 senesinde Kazakistan’ın en soğuk bir bölgesinde, doğup büyümüş bir kızcağız. Sovyet Rusya hegemonyası olduğu için bölgede Rus örf ve âdetleriyle beraber kültürü hâkim. Bu sebepten kendi öz değerlerini öğrenememiş. Zaten öğreten, bu işi dert edinip peşine koşan da yokmuş. Açıkça ifade etmemiz icap ederse, görünür görünmez çeşitli baskılar altında ana dillerini ve dinlerini yani İslâmiyet’i hepten unutan bir Türk kızı Toleuzhan.
Tabii ki hangi dine mensup oldukları sorulduğunda “İslam” diye cevap verseler de “İslamiyet nedir?” diye sorduklarında bir kelime bile cevap veremeyecek kadar cahil bırakılmışlar. İslâmiyet'in sadece isminin kaldığı bir yermiş yaşadıkları bölge.
DEVAMI YARIN