ANKARA, PAYLAŞILAN SURİYE'YE SEYİRCİ KALAMAZ

A -
A +
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhanî, BM'de yaptığı konuşmada "biz, dedi, Afganistan'a, Irak'a olduğu gibi  Suriye'ye de demokrasi götürüyoruz".  Suriye, eğer her gün infilakların yaşandığı, her gün insanların öldüğü, insanların insanca yaşama hakkından mahrum olduğu Afganistan ve Irak gibi olacaksa o demokrasi İran'da tezhipli kasalar içinde kalsın. Onlara fazlasıyla Suriye'de mevcut. Suriye zaten enkaza döndü, ilim, irfan medeniyet şehirleri, yıkılmış vaziyette.
Amerika'nın I. Dünya Harbi sonrasında çizilen haritaları, 21. Asrın başlangıcında kendi düşüncesine göre şekillendirmek için başlattığı Arap Baharı, projesi hedefine varamadı. Suriye ihtilafında söz sahibi olmayı da Moskova ve Tahran'a kaptırdı.   Washington,  SSCB'den sonra bölgeyi neredeyse  terk etmiş  olan Rusya'yı Suriye üzerinden Orta Doğu'ya adeta davet etti.  Vladimir Putin, BM'deki konuşmasında bir kere daha Beşar Esed'e destek verdi. Desdek vermemeyi de hata saydı. Doğru olanın Beşar Esed'in yerinde kalmsı olduğunu söyledi. Putin'e göre bölgede terör örgütü IŞİD'e karşı sadece Suriye ordusu ve YPG mücadele etmektedir. Barack Obama, Beşar Esed'e  diktatörden de öte "tiran" derken Putin,  sahip çıkmakta. O'nun için Suriye'de yüzbinlerin  katledilmesi, milyonların muhacir ve mülteci olmaları, binlerin denizlerde boğulması, başkaca binlerin Avrupa kapılarında tekmelenmeleri görmezden gelinecek küçük olaylardır. Kimse Putin veya bir Rus yetkilinin biz de şu kadar  mülteci alırız gibi bir vaadine şahit olmuş değildir. Rusya ve İran, devlet reisleri BM'de yaptıkları konuşmalarda Beşar Esed'in yerinde kalmasına dair görüşlerini üzerine basa basa tekrarladılar. Türkiye, öteden beri  bu diktatörün gitmesini, Esadsız bir Suriye inşasını teklif etmektedir. Amerika .konuya çok net olmayan bir şekilde yaklaşıyordu. Yakın günlere kadar Esadlı çözüm istiyormuş gibi bir intiba vermekteydi. Bundan  caydığı görülüyor. Ancak Obama, "kontrollü geçişten" söz etmekte. Esed'in birden düşürülmeyerek kademeli şekilde uzaklaştırılması kasdediliyorsa böyle ise uygulaması mümkün değil. Obama, ayrıca meselenin halli için İran ve Rusya ile çalışmaya hazır olduklarını da söylemekte. Konunun taraf devletlerini de sıraladı. Bunlar, Türkiye, ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan. Eski bir Suriye işgalcisi olan Fransa, "beni unutmayın" dercesine Fransuva Holland da konuştu. Paris'in tezleri Ankara'nın tezlerine yakın. Güvenlik alanı kurulması konusunda da Türkiye'ye  destek olacağa benzemekte.
Arap Baharı, Suriye gailesini doğurdu. Suriye gailesi de kendi içinde hiç hesap edilmedik başka oluşumlara yol verdi. Bunlardan en önemlisi, Amerika'nın  bu mes'elede tesir gücünü Rusya ve İran'a kaptırmasıdır. Diğeri ise daha çapraşık. PYD, PKK'nın Suriye şubesi iken onun silahlı unsuru YPG, IŞİD yahut namı diğer DAEŞ ile mücadele verdiği için  Washington tarafından makbul bir örgüt olarak görülmekte. Aynı Washington, PKK'yı terör örgütü olarak kabul ediyor. PYD konusunda Rusya ve Amerika aynı fikirde buluşmuş durumdalar.
Tekrarlamak gerekirse:
Suriye parçalanıyor. Veya fiilen parçalanmış Suriye'ye haritalar çiziliyor.  İran, Afganistan'dan Akdeniz'e kadar, Rusya da Moskova'dan Akdeniz'e kadar  nüfuz sahası elde etme çabasında. Rusya, Esed liderliğinde bir bağlı devlet/peyk kurma arayışında. İran, şii ideolojiyi bölgede bir etki gücü olarak kullanmak için her imkânı deniyor. Suriye'nin kaça bölüneceği şu gün için kesin değil. Nusayriler, Kürtler, IŞİD diye üçü görünmekte.  O zaman şu soru kaçınılmazdır: Türkmenler, Türkiye'ye yakın diğer unsurlar  ne olacak?  Hudutlarımız nasıl bir vaziyet alacak? Şekillenmesi ve emniyetiyle hudutlarımız hayati derecede önem arzetmektedir.
Amerika ile Rusya'nın, İran'la Rusya'nın anlaştıkları haberleri gündemde. Herkes kendine yakın devleti kurdurur IŞİD kendi devletini kurarken Türkiye seyirci kalamaz.  Ankara, daha atak davranıp ön alarak coğrafyanın şekillenmesi ve tarihin yapılmasında üzerine düşeni yapmalıdır. 
Bizim zaman ve mekân önünde ihmali gayrı mümkün mecburiyetlerimiz var. Batı'nın "Suriye"  yaptığı  memleket, 95 sene önceki Şam Vilayeti'mizdir. O kadar ki Son Osmanlı Padişahı ve Halife-i Müslümin Sultan Mehmed Vahideddin, Şam'da  medfundur. Oradaki Türkmen'in, Kürd'ün, Arab'ın ve diğerlerinin her ihtilafı  ve her değer bizi öncelikle alakadar eder. Türkiye'de 2 Buçuk milyon mülteci varken, İran, Rusya ve Amerika 250 Suriyeli mülteci yoktur. Bize gelenlerin ana vatanlarına iltica ettiler. Onların da dedeleri, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta ve diğer yerlerde.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.