Derin ve gerçek sebep

A -
A +
Yine aynı Mursi, Mısır'ın başında olsaydı ve fakat Müslüman olmak yerine ateist, körü körüne batıcı...gibi bir aidiyet taşısaydı, böyle bir darbeye maruz kalmazdı.
Darbeyle işbaşına geldiği halde Cemal Abdünnasr'a kimse ilişmedi. Üstelik idamlar yaptı. Tam bir diktatördü. Hüsnü Mübarek O'nun yanında yetişmişti. O da bir diktatördü. O'na da kimse dokunmadı. Ta ki "Arap Baharı" denen bir rüzgâr esene kadar. Tunus'ta Zeynelabidin bin Ali, Libya'da Muammer el Kaddafi, Mısır'da Hüsnü Mübarek yerlerinde onlarca sene kalmış, bu zaman zarfında  zahiren kafa tutuyor görünseler de aslında batıya hizmet etmişlerdi.
Bu hizmetleri karşılığı politik ömürleri uzun oldu. Tunus'ta yakın zamanlara kadar sokakta bile başörtüsüyle gezilemediği hatırlanmalı. Öylesine bir sömürgeydi. Ne vakit ki  batı için verebilecekleri bir şey kalmadı gecikmeden yerlerinden edildiler...
Şu var ki bir sırlı nokta vardı:
Batı, her şeyi planlıyor fakat halkı şekillendiremiyordu. İslam pınarlarından beslenen ahali, söz birliği etmişcesine aklıselimde birleşiyordu. Bu da Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- bir mucizesiydi. Şanlı Resul, şöyle buyurmuşlardı:
-Benim ümmetim, bâtılda ittifak etmez.
Bu haber, günümüzde de aynen tecelli ediyordu. Türkiye'de onca baskılara rağmen batılda ittifak edilmedi. Türkiye'nin Akdeniz'in güneyindeki izdüşümü Mısır'da da tecelli aynı oldu. Yolu biraz açılan halk, Tahrir Meydanında bir zalimi devirdi. Seçimlere gidildi. Aynı halk, yine batılda değil, hakta birleşerek seçimlerde Hürriyet ve Adalet Partisi'ni iktidar ve O'nun lideri Muhammed Mursi'yi de Cumhurbaşkanı yaptı.
Ne zaman?
Sadece bir sene evvel.
Bu sonuç, Batıyı huysuzlandırdı.
Suriye'de 100 bin insan ölmesine, milyonlar, yurdundan  göçmesine rağmen zalim idarenin hâlâ yerinde kalmasının sebebi budur. Irak'ın kargaşaya mahkûm edilmesi, İran nüfuzuna girmesine zımnen yardımcı olunması da bundan.
Fikri daha da açalım:
Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olmuş, laiklik, demokrasi, AB kriterleri gibi konularla küresel değerlerde uzlaşarak yoluna devam ediyordu. Bu güzeldi. Ama ne olursa olsun. Bu ekip dindardı. Tarihine ve geleneğine bağlıydı. AK Parti hareketi, asıl bahardı. Bölgeyi etkilemişti. Tayyip Erdoğan, Orta Doğu, Balkanlar ve İslam dünyasında bir halife kadar müessirdi. Bunun yanına Irak, Suriye ve Mısır'ın eklenmesi Basra Körfezinden Cebelitarık Boğazına kadar şuurlu bir İslam kuşağı açılması demekti. Aynı kuşak, daha yukarıda da yine Türkiye eliyle Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar gidiyordu.
Gezi ve Taksim'deki terörün, Esad'ın devrilmemesinin, Irak'ın infilaka hazır bomba gibi bırakılmasının, İsrail'in Filistin'i gasp etmesine göz yumulmasının, Mısır'da seçimle işbaşına gelmiş bir meşru iktidarın ilk üç aydan başlayan hazırlıklarla yıkılmaya çalışılmasının derin ve gerçek sebebi budur.
Ne var ki hesapları tutmayacak. İşte son misali, batı ve emrindeki rakipleri Mursi'yi kahraman yaptılar. Yarın seçime girince ezip geçer. Türkiye, sağlam durdukça sadece Mısır değil, Irak, Suriye ve Filistin de kurtulacak. Bundan böyle korkak ve sinsi zalimler değil, mağdur ve haklı mazlumlar kazanacaktır...
Tarih ve talih lehimize dönmüştür.
Liyakati kaybetmezsek elimizden alınmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.