Geçen yıl müzakere tarihi alıp almayacağımızı tartışıyorduk. 17 Aralıkta bu tarihi alınca sevinç büyük oldu. 3 Ekim 2005'de müzakereler başlayacaktı. Şimdi geri sayım sürecindeyiz. Fakat endişe duyanlar var, "acaba müzakereler başlayacak mı?" Müzakerelerin başlayacağı kesin. Ne var ki bazı vatandaşlar yanılıyor. Müzakerelerin başlaması Avrupa Birliğine girmemiz demek değil. Bu bir pazarlık başlangıcı.. Ucu açık. AB'ye tam üye olacağımız 10 seneden evvel mümkün görünmüyor. Müzakereler başlayacak ama pürüzlü başlasın isteyenler var. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ifadesiyle bunlar içerde de dışarda da mevcut. Kendilerine göre hesaplar içindeler. Dikkat çekmek, masaya bir şeyler koymak niyetindeler.. Bazıları aktör, bazıları piyon. AK Parti, özellikle de başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Kürt meselesi" diyerek hastalığı adıyla anmasından sonra Güneydoğuda tırmanışa geçti. Bunu gören PKK ve DEHAP yok yere olaylar çıkattılar. İstanbul, Mudanya, Bozüyük, Mersin taşkınlıkları tükenişin göstergesidir. PKK ve güdümündekiler yıkılışa doğru gittikçe daha da hırçınlaşacaklar. Logonun bir parçası PKK diğer parçası Hizb-üt Tahrir. Bu örgüt de bir hayalin peşinde. Nereden nasıl toplanmışlarsa onlar da gösteri yaptılar. Nedense bu toplantıyı meydanlarda değil de cami önlerinde yapıyorlar. Bir ânlık saman aleviydi. Polis müdahale etmeli miydi? Polisin bu kadar suçlanması haksızlıktır. Takdir hakkını kullandı ve müdahaleyi lüzumsuz saydı. Ancak elebaşıları sırra kadem basmamalıydı. Onları takip ve yakalamak gerekirdi. Logonun diğer parçası, Kerkük ve Telafer karıştırılarak Irak'tan ilave ediliyor. Bir parça da Ermeni meselesidir. Yine durup dururken bir tuhaf akrabalık tartışması başlatıldı. Bir diyanet eski başkanının müteveffa bir Ermeni patriği ile kardeş olduğu ileri sürülmekte. Aynı isimdeki diyanet eski başkanları iddiayı reddediyorlar. Buna rağmen velev ki doğru olsa ne çıkar? Tehcirde birçok Ermeni çocuğun yetimhane ve Müslüman ailelerin yanında kaldığı doğrudur. Bunlar Müslüman Türk olarak yetiştirilmiştir. Bazı yetişkinler de Müslüman olmuştur. Bazıları samimiyetle İslamiyete girmiş, bazıları sureta Müslüman görünmüştür. Bu malumat sır değil, herkes bilmekte. Şu günlerde ortaya getirilmesi ise şüphe uyandıracak cinsten. PKK kendi iddialarını hangi sebeple gündeme taşıyorsa Ermeniler de bu gibi sıradan olayları aynı sebeple gündeme taşımaktalar. Maksat Ermeni iddialarına zemin hazırlamak, destek ve delil bulmak, iddiaları güçlendirmek... En tehlikelisi PKK ve Ermeni çıkışlarıdır. Onları Telafer'de sünni-şii Türkmen çatışması takip eder. Veya Kerkük'te Kürt-Türkmen savaşı. En zayıfı ise Hizb-üt Tahrir. Bu bir dış kaynaklı kışkırtma. Hiç bir aklı başında Müslümanı kandıramazlar. Üzerinde durmaya değmez. Türkiye geri sayımdayken, müzakerelere çok yaklaşmışken Ankara'yı tökezletmek istiyorlar. Halkın veya ülkücülerin devletin yerine geçerek cezalandırma teşebbüslerine girmesi ise fitneye yardımcı olmaktır. Bize kalırsa polisin Fatih Camii avlusunda bir şey yapmaması da bu fikre dayanıyor. Tahrikler, kışkırtmalar devam edebilir. Kürt, Türk, Türkmen, sünni, alevi, şii herkes çok uyanık olmalı. Yanlış hareketler şerre, fitneye alet olmaktır.