2026 Takvim Yılına girerken en çok duyduğumuz söz, "10 Mart Mutabakatı"dır. Bu sözleşme, 10 Mart 2025’te akdedilmiş, mükellef ve mükellefiyetler belli olmuş ve böylece süre işlemeye başlamıştı. Buna göre, SDG, Aralık 2025 sonuna kadar silah bırakma kararı alacak ve YPG de silahlarıyla birlikte Suriye Ordusuna iltihak edecekti.
SDG-Suriye Demokratik Güçleri demektir. YPG/PYD ise O’nun silahlı unsurudur. Türkiye, bu yapılanmayı "PKK’nın Suriye Kolu" diye ifade ediyor. Söz konusu örgüt, kuzeydoğu Suriye’yi elinde tutmaktadır. Bölgedeki hudut kapıları, havaalanı, petrol ve gaz kaynaklarına hâkimdir. Adı geçen mutabakatı, Ahmed el-Şârâ ve SDG’nin başındaki isim Mazlum Abdi imzaladılar.
10 Mart Mutabakatı, her aidiyetten Suriye vatandaşına seçme, seçilme, ticaret, ibâdet, seyâhat… gibi her alanda ve her anlamda eşit vatandaşlık hakkını tanımaktadır. Ayrıca, Suriye Kürtlerini, ülkenin ayrılmaz bir unsuru olarak kabul edip haklarını, Anayasa teminatı altına almaktadır. Bu mukaveleyle, SDG/YPG yapılanması denen bölge gücünün askerî, siyâsî ve ticârî bakımdan her cephesiyle Suriye devletine intibak, iltihak ve itaat etmesi derpiş edilmiştir. Ne var ki bu amir hüküm îfâ; edilmedi. Örgüt, İmralı’nın sözünü ıskalayarak ABD’nin dönüşüne ümidini bağlarken, Moskova’dan da işaret bekleyerek bugüne kadar ayak sürüdü.
Biz, Türkiye’den bakarak SDG’nin silahlı unsurunu kasıtla YPG diyoruz. Ancak; bizde olayın şu tarafı pek bilinmemekte. YPG, tek parça değildir. Bu grup, şu bileşenlerden meydana geliyor:
Kandil’de yetiştirilmiş PKK asıllılar. Üç iç unsurun en katı ve kararlarda en müessir olan ideolojik gruptur. Mutabakatı teslimiyet olarak yorumlamakta ve mutabakata muhalefet etmektedir.
Arap Unsurlar: Kamışlı, Haseke gibi yerlerin sakinleridir. Aşiretlerden meydana gelir. Çatışmaların yılgınlığı içindedirler. Bunlar, mutabakata muhalif değildir. SDG’nin yüzde 40 küsuru Araplardan meydana gelir. Araları Şam’la bozuk değildir. YPG ile ideolojik fikir ortaklığı yoktur. Bunlara bölgenin yerel emniyet gücü denebilir. Şunu gözden kaçırmamak gerekir. Arap unsurlar, desteğini çekerse PYD çöker.
PYD, Amerika, Suriye’den tamamen ayrıldığında Türkiye ile baş başa kalmaktan korkmaktadır. Diğer yanda Suriye ordu ve siyasetine katıldığında ideolojik tükenmişliğe düşme kaygısını da yaşıyor.
Bu sebeple mutabakatı tatbik etmeyi zamana ve sahaya yaymakta. Washington ve Moskova’dan yeşil ışık bekliyorsa da bu merkezler, zamanın ruhunu okuma tecrübesine sahipler:
O noktada sinsi bir şekilde arka kapıdan İsrail girmiş bulunmakta. Kudretli bir Türkiye, yekpâre bir Suriye’yi asla istemeyen Siyonist ve soykırımcı İsrail, el altından SDG/YPG’ye destek oluyor, kafa bulandırıyor, bölgeyi karıştırıyor.
Şam ve bilhassa Ankara, bu yaşananların farkındadır. Türkiye, diplomatik, askerî ve istihbarat olarak bölgeyi milim milim taramaktadır.
Çünkü:
Sebep her ne olursa olsun; "Terörsüz Türkiye" ve "Terörsüz Bölge" hedefimize engel çıkaracak her unsur, düşman kabul edilecek ve gereği yapılacaktır. İşin gereği, yeni bir askerî harekâttır. Böyle bir temizliğin savunma sanayiînde çok gelişmiş Türkiye için kısa müddette zaferle biteceği açık ve kesindir.
TSK askerî harekât yaparsa bu temizlik ve terbiye 3 bölgede cereyan eder. YPG’nin merkezi Amude-Kamışlı hattı, Arap Pınarı dediğimiz Ayn el-Arab, SDG’nin lojistik merkezi Haseke-Rumeylan...
Türkiye, bir harekâta ihtiyaç kalmadan 10 Mart Mutabakatının uygulanmasını istiyor. Terörsüz Türkiye, Türkiye Yüzyılının en büyük hamlelerinden biridir. Bu hamle, Türkiye içinde fevkalade güzel seyrediyor. Suriye, 13 yıl süren felâket bir iç harpten kurtulmuştur. Türkiye ve Suriye "İki millet-Tek Devlet" gibi kardeşçe yakın olmuşlardır. Bu kardeşliğe SDG/YPG ayak sürümesi, bugün olmasa bile yarın ziyan verecektir. O’nun için Ankara, mutabakat metninde imzası olan tarafa Aralık 2025 başından beri her vesileyle ve diplomatik dille sürenin bittiği ikazını yapmaktalar. Diğer yandan da askerî tedbirler alınıyor.
En nihâyetinde şöyle bir söz dolaşır oldu: "SDG, mutabakatı tatbik için Mart 2026’ya kadar mehil istemektedir." Bu yönde fiilî bir talep olmamışsa da zemin hazırlamak için laf dolaşıma sürülmüştür.
Böyle bir süre verilmeli mi?
Mart ayına çok bir zaman yok. Yeter ki samimî olunsun ve kafanın arkasında başka düşünceler olmasın. PKK’nın Suriye ve diğer yerler uzantıları bilmeli ki Türkiye-Suriye Müşterek Harekâtına Moskova da Washington da göstermelik demeçler dışında karışmayacaklardır. Herkesin derdi, başından aşkın. Bunu muhtemelen örgüt de görüyordur ama ortada kafa bulandıran bir Siyonist sinsilik var.
İsrail, SGD/PYD’nin kendisi için vekil savaşçıları olarak kalmasını hep isteyecek fakat hevesten öteye gidemeyecektir. Ancak, şu dönemde MOSSAD’ın Şam ve Ankara’da görünmemesine âzâmi dikkat kesilmeli.
Ankara ve Şam, marta kadar bekleyebilir. 3 aylık süreye rağmen 10 Mart Mutabakatı hâlâ tatbik edilmezse bu defa bereketli nisan yağmuru yağar…

