Kısaca NATO denilen Kuzey Atlantik Paktı, bir soğuk savaş dönemi kurumu. İkinci Dünya Harbi bitmiş, Cemiyeti Akvam dağılarak yerine Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuş, SSCB kısaltmalı Sovyetler Birliği, serseri mayın gibi, başında azgın Stalin bulunuyor. Ne gün nereye saldıracağı meçhul. Faşizm ve Nazizim tarihin çöp tenekesini boylamış ama komünizmin insanlığın yakasından düşmesi için daha yarım yüz yıl geçmesi lazım. Bu sıralar ABD yeni yeni dünya devleti olma durumunda. Onun için kudretli ve haşin Rus komünizmine karşı pek kavi durmak zorunda. Çünkü komünizm sürekli tehditler savurmakta. Bizden de Kars, Ardahan, Boğazlar istenmekte. Deli Petro'nun vasiyeti gereği Ruslar, Akdeniz'e inmek istiyor. Avrupa'nın yarısının Doğu Bloku adıyla bölünüp 'Demir Perde'nin arkasında kalması yetmezmiş gibi Moskova, sporu bile alet ederek dünyanın her yanına rejim ihraç etmekte. Dehşetli heyecana kapılan dünya gençliği dehşetli bir tehdit altında. Bu sebeple birçok milletten oluşan bir set teşkili gerekiyor. NATO'nun kuruluş gerekçesi budur. Yeni dalga kızıl tehdidin hemen eşiğinde duran Türkiye'dir. Bu yüzden Türkiye de NATO'ya girmik ister. Ne var ki müthiş bir nazla karşılaşır. Halbuki 1949'da Avrupa Konseyi'ne kurucu âzâ olarak dahil olmuştur. Bu gerçeğe rağmen kimse oralı değil. Bugün AB'ye dair benzer zahmetler içindeyiz. Bu arada Ankara'da hükümet değişmiş, tek parti devri bitmiştir. Başvekil Adnan Menderes'tir. 150 yıldır devam eden harplerden yorgun ve yoksul düşmüş Türkiye devasa komünizm ahtapotu karşısında yalnızdır. Bu itibarla mevzubahis kuruluşa dahil olma mecburiyetindedir. Bu arada Kızıl Çin, Kore'ye saldırır. Türkiye için şöyle bir ümit doğar. Kore'ye koşup Amerikalılarla omuz omuza çarpışırsak NATO kapıları bize açılabilir. Bu yapıldı. Elin Kore'sinin yazısında-yabanında binlerce şehid ve sakat bıraktık. Bunun sonucunda maksadımıza nail olduk. Bütün bunlar, 1945-52 arasında cereyan etti.1990'da komünizm çöküp SSCB dağılınca ilk akla gelen NATO ne olacak? sorusu oldu. Hakikaten bu kuruluş bir anda lüzumsuz hale gelmişti. Bir yıl kadar boşlukta sallandı. Borsada düşen kâğıt gibi dibe vurmuştu. Ne tesadüf ki tam bu sırada fundamentalizm ve radikal İslam diye kavramlar keşfedildi. Yeni hedef bulunmuştu. NATO bu yeni hedefler için yaşamalıydı. El Kaideler, 11 Eylüller bu hikâyeden sonra birdenbire bitti. Neden anlattık bunları? Başbakan Tayyip Erdoğan, NATO, Afganistan'da nasıl görev yapıyorsa Kuzey Irak'ta da yapmalı, Bir NATO üyesi olarak saldırıya maruz kalmaktayız O halde diğer üyeler yanımızda yer almalı, saldırganı cezalandırmalıyız, diyor. Doğru mu, doğru? Fakat gelin görün ki haklı olmak için bu yetmiyor. NATO bu meselede bize yardımcı olmaz. Bilakis, tam aksine müdahale edersek, girersek vurursak karşımıza dikilebilir. Hayatın zalim cilveleri vardır... Ne yazık ki böyle.