Siyoniste hayat haram!!!

A -
A +

İsrail adlı musibet devletin ordu kılıklı Siyonist terör örgütü, ipini koparmış hınzır sürüleri gibi bölgede kendileri için hasım olarak gördükleri her ülkeye saldırmaktalar. 2017’de başlayan bu istila ve yayılmayla Siyonist ırkçılar, 1948’de sömürgeci devletlerin desteğiyle Filistin topraklarını, Filistin halkından gasbederek zahiren bir devlet hâline geldikleri hâlde durmadılar. 1947, 1948, 1967 ve 1973 ve sonraki yıllarda istila, gasp, zulüm ve yayılmaya devam ettiler.

 

Kudurgan Siyonist Emperyalizm, 7 Ekim 2023’ten itibarense arkasına Haçlı ve Evanjelist desteğini de alarak Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da fakat bilhassa Gazze’de tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir katliam ve soykırım yapmaktadır. Muhteris Netanyahu ve iş birlikçisi aşağılık politika çapulcuları, neredeyse iki yıla yakın bir zamandır Gazze’de bebeklerin, çocukların, kadınların yaşlıların şahsında bütün insanlığı katletmekteler. İnsanlığa kastetmekte, insanlığa karşı ağır cinayet suçu işlemekteler. Çünkü, onların gözünde insan “Yahudi’dir” diğerleri, insansı, insana benzer iki ayaklı gereksiz canlılardır. Bu sapık saplantıdaki canavarlar, Filistin topraklarında bir milletin, kökünü kazınıyor. Mektep, hastane, ev demeden gün 24 saat dokunulmaz her türlü yapıyı enkaza döndürmekteler.

 

İnsanlığın başına musallat olmuş bu Siyonist örgüt, Filistin ve özellikle Gazze’yi enkaz yığınına döndürmekle kalmadı. İstediği zaman Lübnan’a ve Suriye’ye girdi ve buralarda da arazi gaspları yaparak topraklarını genişletti. Yemen’i vurdu. O, bunları yaparken Batı’nın riyakâr başkentlerinin tasasız idarecileri, “İsrail’in kendini savunma hakkı var!” deme ayıbını işlediler!..

 

Kendini çobansız köyde sanarak aldığı desteklerle şımaran Siyonist İsrail, yaptığı zulümden doymadı. Kendisine uzak-yakın hangi devlet varsa onları listeye almış olduğu için 13 Haziran 2025’te İran’a ağır bir saldırı düzenledi. Üst seviyedeki askerî şahıslarla ilim adamlarını katletti. İsrail, bu pervasızlığı yaparken Garp âlemi yine aynı havadaydı, yine İsrail’i haklı görme vicdansızlığına düştüler!..

 

İran, tabiatıyla meşru müdafaa hakkını kullandı. 13 Haziran Cuma gününden beri İran ve İsrail, âdeta “savaş maçı” yapmaktalar. Dünya bu canhıraş kapışmayı ekranlardan izlemekte…

 

Gidişat, sürprizler doğurabilir. Ne zaman, ne diyeceği ve ne yapacağı meçhul Trump, oğul Bush’un 20 Mart 2003’teki Irak işgalinde olduğu gibi yanına “uluslararası toplum” diye göstermelik bir lafla İngiltere gibi müttefiklerini alıp İran, işgal edilebilir. Unutulmamalı ki bu işgal ile Irak’ın devlet yöneticileri yok edildi, 8 yıl süren işgalle bu eski vatan parçamız sömürge hâline getirildi. Ne yazık ki İran, o dönemde durumdan vazife çıkarmıştı.

 

Emperyalist Haçlı dünyasının bu usulle memleket işgali, Irak’la başlamamıştır. İlk Dünya Harbinde de İngiltere’nin baş çekmesiyle ta Yeni Zelanda, Avustralya ve birçok umumi valilik bölgesinden askerler, gemi gemi Çanakkale’ye yığılmış ve nihayetinde Osmanlı kalbinden vurulmuştu.

 

Şimdi; İran, işgal tehlikesi altındadır. İddiaya göre hava sahası, İsrail’in eline geçmiştir. Olmamasını temenni ederiz; lakin, komşumuz İran işgal edilirse Meclis, Türkiye’ye iltihak kararı alabilir. Uzak ihtimal ama yine de düşünmeliyiz O hüsran ortamında Cenubî Azerbaycan, Türkiye dâhil olmak için kapımızı daha erken çalabilir. “Uluslararası Koalisyon” adlı çete, İsrail’e koçbaşı olup Tahran merkezli olarak İran’ı işgal ederse İsrail, Lübnan, belki Ürdün ve Irak’a girmekle kalmaz, “Terörsüz Türkiye” barışımıza ağır darbe indirmek için arkasındaki güçlerden aldığı destekle Suriye, Irak, İran ve Türkiye topraklarını içine alan bir terör devleti haritası yayınlayarak bunun tanınmasını isteyebilir ve bu arada birkaç vilayetimize saldırma çılgınlığı da gösterebilir. Suriye’yi, Irak’ı işgal ederken bizim birkaç vilayetimizi vurmaya da kalkışabilir. Çünkü öteden beri yazıp söylediğimiz gibi şimdi artık herkes, Siyonist İsrail için asıl düşman hedefin Türkiye olduğunu kabul etmektedir. İsrail, henüz devlet olarak çatılmadan önce bile Siyonistler, “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” idealine tutkuyla sahiplerdi. Bilindiği gibi bu ideallerinin adı “Arz-ı Mev’ud”dur, Vaad Edilmiş Topraklar... İnandıkları Tanrı’nın kendilerine böyle bir sözü olduğuna dair Tevrat’ta gerekli teolojik düzenbazlık yapmışlardı.

 

Binaenaleyh, Mısır, Arabistan, Ürdün, Lübnan, Filistin, Suriye, Irak ve Türkiye topraklarında farklı büyüklükteki sahaları içine alan bu hayalî Siyonist yurdu fikri, adı geçen devletler için bir hezeyan ve bunaklık eseri olsa bile Siyonistlerle, iş birlikçi devletlere göre bir meşru din savaşıdır. Hak, istirdadı, geri alması ve tâbir câize “Yahudi cihadı”dır. Tarihte Haçlıların Kudüs’ü gasbının İsrail eliyle daha yaygınlaştırılıp pekiştirilmesidir.

 

İran, yukarıdaki ülkeler listesinde olmadığı hâlde İsrail, onu niçin vurdu? İran, toprakları, “Arz-ı Mev’ud”da yoktur. Ne var ki, Batı, Humeyni’yi yıllarca Paris’te bir paralel yapı başı olarak kollayıp koruduktan, O’nun doldurduğu on binlerce ses kasetini İran’da el altından dağıttıktan sonra şartları olgunlaşınca Tahran’da Şah Rıza Pehlevi’ye karşı halkı ayaklandırdı ve devrik şah, dışarıya kaçarak canını kurtarabildi. Dün kendisini el üstünde tutan hiçbir devlet onu kabul etmedi. Ölünce Mısır’a defnedildi. Humeyni, sözde bir İslam Cumhuriyeti ilân etti. Baş düşman olarak da İsrail’i gösterdi. Dün, Humeyni’yi Paris’ten Tahran’a taşıyanlar için bugün Humeyni rejiminin son kullanma tarihi bitmiştir. İsrail, bundan dolayı vekil güç olarak İran üzerine salınmıştır. Şimdi adı geçen iki devlet, Siyonistlerle Şia ana yapılı İran vuruşmaktalar. Fars ülkesinde kayıplar ağırlaşarak sürerse kendini rejimin sahibi gören Devrim Muhafızları Ordusuyla Millî Ordu çarpışması da ihtimal dâhilindedir. Bu, iç harp ve İran için felâket demektir. İşgali de kolaylaştırır. Tahran, Tel Aviv karşısında tutunamadığı takdirde Şah Rıza Pehlevi’nin on yıllardır Washington’da yaşayan oğlu Rıza Pehlevi, Humeyni örneğinde olduğu gibi emperyalistler tarafından Tahran’a getirilerek yeniden şahlık dönemi başlatılabilir.

 

1979’daki “Humeyni inkılabı”nda ciddi bir nüfus, İran’dan Türkiye’ye kaçmıştı. Şimdi, İran karışırsa daha büyük bir nüfus kitlesinin hududumuzu zorlaması çok mümkündür.

 

Hesaplaşmaya gelince:

 

Siyonist Kudurgan İsrail, şayet şu veya bu şekilde Türkiye’ye saldırma gibi bir cinnet hâli yaşarsa bilsin ki Abdülhamid Han’ın Selanik’e sürgüne gönderilmesinden başlayarak Siyonistlerin bir buçuk asırdır Türk milletiyle İslâm ümmetine yaptığı ihanet ve mezalimin en tavizsiz şekilde hesabı sorulacaktır. Arkasındaki içten çürümekte olan devrini doldurmuşlara kanmasın. Hatta, Mehmetçik, Suriye ve Irak’a müdahale etmesine de müsaade etmeyecektir. Artık, bıçak kemiğe dayanmıştır. Onun için askerimiz, Gazze’de de görünecek ve geçici olarak ayrılmak zorunda kaldığımız Kudüs’te de Türk Bayrağı dalgalanacak, Mescid-i Aksa hürriyete kavuşacaktır.

 

Allaha şükür ki devletimiz, hafızası, iradesi ve azmiyle her gelişme, ihtimal, niyet ve ihanetin farkındadır. Siyonist İsrail, asıl hedef bellediği Türkiye’ye yan gözle bakmaya kalkıştığı ân hayat, kendisine haram olacaktır! Bugün Türkiye, son iki asrın en kudretli devrini yaşmakta ve sürekli gelişme kaydetmektedir.

 

Son cümle:

 

Milletimiz ve her insan olan kişi, Gazze’ye revâ görülen İsrail mezalimiyle kan ağlarken hem Türk ve hem de İsrail vatandaşı olan bazı Siyonist kaltabanlar, İsrail’e gidip terör örgütü saflarında bebek, çocuk, kadın…. katletmekte, soykırım suçu işlemekteler. MİT, bu vicdansızları tespit etmeli, mahkeme, onları yargıladıktan sonra müebbet hapis cezası vermeli, mal ve varlıklarına el konarak hepsi ‘Hayırsız Ada’ya sürülmelidir.

 

 

 

 

 

Rahim Er'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.