Türk Bayrağı, 85 yıl aradan sonra tekrar Beyrut semalarında dalgalanmaya başladı. BM askeri kuvvetleri UNIFIL koordinatörlüğünde hizmet yapacak olan askerlerimiz Eş Şaita bölgesinden başlayarak görev yerlerine mevzileniyor. Lübnan'a kara, deniz ve hava birliklerimiz peyderpey gitmekte. İsrail, güney Lübnan'ı kevgire çevirirken Lübnan başbakanı Fuad Sinyora, başbakan Tayyip Erdoğan'ı arayarak yardım talebinde bulunmuştu. Başbakanın ne lazımsa yapılacağını haber vermesine karşılık muhalefet, bu ülkeye asker gitmesine karşı çıkmış, cumhurbaşkanı Sezer "elin memleketinde ne işimiz var?" demişti. Halbuki ne oralar elin memleketiydi ve ne de gitmememiz doğruydu. Bu sebeple TBMM, yerinde bir iradeyle Lübnan'a asker sevkine karar verdi. Bu karar, Kore gibi, Kıbrıs gibi, Bosna ve ötekiler gibi tarihiydi. Lübnan'da halk, şimdi Müslüman asker görmekten dolayı memnuniyetini dile getiriyor. Tezadı fark etmiş olmalısınız. Hafızalarda taze bir manzara olduğunu sanırız, boyundan adam asılacak gencin biri, geçtiğimiz günlerde uçak kaçırıp İtalya'dan sığınma talebinde bulunmuştu. "Ben Hıristiyanım, Müslüman bir orduda askerlik yapmam" isyanıyla Papa'dan yardım istiyordu. Bugünse "elin memleketi"nin vatandaşları o Müslüman orduyu bağrına basıyor. Artık TSK, geniş bir coğrafya'da bayrak dalgalandıran bir marka haline gelmiştir. Türk askerinin Lübnan'a girmesiyle birlikte Türk Bayrağı Beyrut, Sur, Şaita ve diğer yerlere girecek. Diğer devletlerle birlikte dar anlamda bu memleketin huzur, hudut ve güvenliğini, geniş anlamda ise bölgenin dengelerini koruyacağız. Elbette tek askerimizin ayağı taşa değsin istemeyiz, fakat askerliğin savaş mesleği olduğu unutulmamalı. Risk almadan büyeme olmaz. Üstelik Beyrut ve Lübnan'ın tamamı 85 yıl evvel bizimdi, ortak kültüre sahibiz. Fransa, İtalya, ve daha ne kadar irili-ufaklı devlet, İsrail'e karşı Lübnan'ın yanında yer alırken bizim askerimizin burnu kanamasın hamasetiyle arka planda kalmamız yanlış olurdu. Buna rağmen, Türk muhalefetinin aleyhte yazıp çizmeleri bir miktar çekingenlik meydana getirmedi değil. Olması gereken miktarda asker gidemedi. Esasen İsrail'e karşı korunması gereken sadece Lübnan değil. Asıl himayeye muhtaç olan Filistin. İnşallah bir gün Türk asekri yeniden Filistin'e döner, Filistin'in mazlum milleti ay yıldızla kucaklaşır. Afganistan'dan Bosna'ya, Somali'den Azerbaycan'a Türk askerinin milletlerarası sahada rol alması ona tecrübe Türkiye'ye itibar kazandırmaktadır. TSK, terör örgütüyle mücadele eden tek nizami ordudur. PKK Bugün silah bırkma noktasına kendi arzusuyla gelmedi. Bir güç onu icbar etti. O gücün adı TSK'dır. Onun gibi askerimiz dış görevlerde de tecrübe kazanmaktadır. Biz eminiz ki İmparatorluk coğrafyasının tamamı hasretler içinde. Türk bayrağının varlığı onlara emniyet duygusu vermekte... Hiç bir sahada kendi içimize kapanarak kalamayız. Böyle bir Türkiye büyüme şansını yakalayamaz. Onun için cihan çapında rollerin aktörlerinden olmaktan korkmayalım. İşte Kuzey Irak tecrübesi. Bir çekingenlik nelere mal oldu....