Garanti, temînat kelimesi karşılığı olarak dilimizin kıyıma uğradığı yıllarda Fransızcadan Türkçeye girmiştir.
Teminat, himâye etmek, korumak, zarar-ziyan çıkmamasına çalışmak, çıktığı takdirde telâfi etmektir. Bir anlamda kefalettir. Şahıslar ve devletler arasında olabilir. Bu te’mîni, temînatı veren hakîki veya hükmî şahsa "temînat veren" bir başka söyleyişle "garantör" denmektedir…
Sual bellidir:
-Türkiye, kimlerin hâmisi; garantörüdür?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kıbrıs’ın, Nahçıvan’ın ve Acaristan’ın garantörüdür:
1959’da Kıbrıs adasında iki cemaatli müstakil bir devlet kurulunca ona hayatının devamına dâir teminat da verildi. Garanti veren devletler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’dir.
20 Temmuz 1974’te yaptığımız "Kıbrıs Kurtarma Harekâtı"ndaki askerî müdahale hakkımızın dayanağı bu himâye hakkımızdır. Dolayısıyla Kıbrıslı Rumlarla, Atina’nın, TSK’nın Kıbrıs’ta bulunmasına "işgal" demelerinin geçerli hiçbir tarafı yoktur…
Nahçıvan, 1924 Kars ve Moskova Andlaşmalarıyla tanınmış, Azerbaycan’a aid muhtar bir idaredir. Azerbaycan topraklarının yüzde 6,3’ünü teşkil eder. Aramızda küçük bir hudut vardır. Aras Nehri üzerindeki Hasret Köprüsüyle Türkiye ile irtibat hâlindedir. Ermenistan ve İran tarafından çevrilidir. Yarım milyona yakın nüfusa sahiptir. SSCB dağılana kadar tam otonom idareye sahipti. Sovyetler dağıldıktan sonra Bakü, hâkimiyeti ele tam almıştır…
Türkiye’nin garantör, hâmi olduğu yerlerden biri de Batum’dur. Batum, Gürcistan’a bağlı Acara’nın başşehridir. 1921 Tarihli Kars Andlaşmasıyla yeni bir yapılanmaya gidilirken Türkiye ve SSCB’nin garantörlüğü tesis edilmiştir. Nahçıvan’ın aksine Acaristan ile uzun bir hududumuz mevcuttur. Kerkük gibi Misak-ı Millî topraklarımıza dahildir.
Kırım’a dair de tarih arşivinde duran fakat vakti geldiğinde hak iddia edebileceğimiz, hukuk tabiriyle bize "rüçhan hakkı", mülkiyetin el değiştirmesinde öncelik hakkı veren anlaşma vardır…
Bütün bu malumatı neden kaleme aldık?
Gazze yâni Filistin ve Ukrayna için…
Ukrayna, 3 asırdan fazla Devlet-i Âli Osman idaresinde yaşadı. Bugün Odesa denen şehrin adı o zaman Hacıbeğ idi.
Filistin 1517’den 1917 yılına kadar 400 yıl Osmanlı idaresindeydi...
Şimdi daha sonra ne demek istediğimize kuvvet kazandırmak için bir başka pencere açıyoruz:
Türkiye, garantörlük hakkına müsteniden Kıbrıs’taki Rum darbe ve mezalimine karşı 1974’te bir askerî harekât yapınca bir süre sonra İsviçre’nin Cenevre şehrinde barış müzakereleri başladı. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Prof. Turan Güneş, İngiltere’yi hariciye vekili Mr. Callahan temsil ediyordu. Müzakereler yapılırken Sn. Güneş, zaman zaman Başbakan Sn. Ecevit’le görüşme ihtiyacı duymuş olmalı ki masadan müsaade isteyerek yan odaya geçip gelişme, teklif ve itirazlar hakkında Başbakanına malumat arz eder ve talimatını alır.
Bu hareket iki-üç defa tekrarlanınca İngiliz Bakan James Callahan, şöyle bir sözle kabalığını, kibrini ve öfkesini saklayamaz:
-Biz, karşımızda bir Dışişleri Bakanı göreceğimizi sanırken bir telefon ahizesi bulduk!!!
Bu haber, devrin gazetelerinde vardı. Fakat vaki küstahlığa, hazırcevap bir insan da olan Turan Güneş’in nasıl karşılık verdiği yoktu. Belli ki haberin birinci bölümü sızdırılmış, ikinci bölümü örtülmüştü.
Maksat Türkiye’yi yıpratmak!
Bunu niçin yazdık?
Şu sebeple:
Şimdiden sonra Ankara’da hangi hükûmet işbaşında olursa olsun; Hükûmetlerimiz, zamanın ruhunun emredici hükmüne riayetle 19, 20, 21. Asrın her kademesiyle hesaplaşacaktır…
Buna mecburuz!
Türkler, tarihle hesaplaşıyor!!
Bunu fark eden sömürgeci, talancı ve müstemlekeci emperyalist yapı, tez elden "Neo Osmanlıcılık" diye bir tezvirat uydurdu. Aklı ermez bazı kimseler, bu karalamayı hemen havada kapıp saldırganlarla birlikte şuur ve idrâk sahibi vatanseverlere karşı kullanageldiler.
Bazı sığ kimselerse yemin-kasem edercesine iddiayı tekzip etmeye, yalanlamaya çalıştılar…
Hâlbuki Osmanlı, Osmanlıdır.
16. Devletimiz, Türkiye Cumhuriyetidir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlıdan kendine miras kalan ne varsa onlara tek tek sahip çıkacak ve günü geldikçe dosyayı dünya önünde masaya getirecektir…
Diğer milletler yapınca Neo Rusçu, Neo İngilizci vs. olmuyor fakat biz, ağzımızı açınca kapatılmaya çalışılıyor…
Artık 1 sente muhtaç Türkiye, yok!
Bakanı 1 milyon dolar için Lüksemburg adlı mahalle devletinde Bakanın kapısında bekleyen Türkiye de yok.
Bir Türkiye Cumhuriyeti Bakanı karşısında haddini aşmayı aklından geçirecek bir yabancı Bakanın olma ihtimali de yok!!!
Şimdi konuşulması şart olan, Ukrayna ve Filistin/Gazze hâmiliğimiz, garantörlüğümüzdür. Ukrayna da Gazze de bunu teklif edecek ve Türk Ordusunun gelmesini bekleyecektir.
Kuzeyimizde ve güneyimizde, tezgâh, hile, cinayet… diye büyük işler oluyor.
Trump, Erdoğan’dan rol kaparak İstanbul yerine Alaska’yı ikame etti. Gâye, Netanyahu’ya nefes aldırmak. Fakat, havanda su dövülecektir. Putin, Trump’ı dinler ve ayrılır.
Türkiye’ye gelince…
Türkiye, yüksek şuur, büyük tarihî miras ve engin tecrübeyle yoluna devam ediyor.
İhtilaflı devletler arasında hakemlik yaptık, göz doldurduk, adil davrandık, taraflardan teşekkür aldık. Sıra yeni garantörlüklerde.
Hele beklenen Şükür Namazı Gazze’de kılınsın.
Devâmı gelir…
Tarih, acele etmez.
…ama:
Çocuklar,
Açlıktan ölüyor.
Anaların…
Evet;
Gazze’de anaların göz pınarları kurudu.
Rahim Er'in önceki yazıları...