15 Kasım Cumartesi sabahı o müthiş patlamayla irkildik. Konuşup tartışmalardan ortaya çıkan sualler şunlardır: -Kim yaptı? -Niçin yaptı? -Kime karşı yaptı? İlkinden başlayalım: Sabotaj tarihi, KKTC'nin 20. Kuruluş yıldönümüydü, Türk Başbakanı da bu münasebetle Kıbrıs'taydı, dolayısıyla evvela o yönde şüpheler gelişti, sonra bundan vazgeçilerek el Kaide üzerinde duruldu. Hiç temas edilmeyense PKK oldu. Bu ilk sual çerçevesindeki bilmece şudur? Bu bir örgüt işi mi, istihbarat işi mi? Failin bu defa da ortaya çıkacağını tahmin etmiyoruz. Kanaatimiz o ki ihtimallerin yüzde 40'ı el Kaide ise yüzde 60 ajan faaliyeti şeklinde olmalı. Eylem, çok uzaktan da gelmeyebilir. Bu hükümetin devamını, başarılarını, Türkiye'nin huzurunu istemeyen her yerden şüphelenebilirsiniz. İster el Kaide olsun, ister Irak istihbaratı veya bir başkası, mademki Yahudi cemaati bir aydır tedirgin, bir aydır bu cemaat içinde ölümler olmakta, devletin istihbarat birimleri neden tedbir almadı? İçeriye adamlar sokuluyor, sızmalar oluyor, taşeronlar tutuluyor, patlayıcılar tedarik ediliyor da üç istihbarat birimimizden hiç biri fark edemiyorsa buna "eyvah!" demek lazım. Niçin yaptı? Kalkınmamızı, istikrarımızı, paramızın güçlenmesini ve kuvvetli bir iktidarın varlığını istemezler. Bunun bir felaket habercisi olmasından, suikast, sabotaj ve adam kaçırmaların tekrar ortaya çıkmasından korkarız. Bu yeni bir film değil. 70'li, 80'li yıllarda bu filmleri çok görmüş bir nesiliz. 12 Mart, 12 Eylül darbeleri böyle gelmişti. Kime karşı yapıldı? Sabotajın yalnızca Yahudi cemaatine karşı yapılmış gibi gösterilmesi yanlıştır. Kamyonlar, sinagogların önünde fakat İstanbul sokaklarında infilak etti. Yahudi cemaatiyle alakası yok demiyoruz. Sabotajlar o mabedlerin içinde değil önünde oldu. Burada önemli bir incelik olması lazım. Velev ki münhasıran söz konusu cemaate karşı yapılsa bile yine Türkiye'ye karşı değil mi? O cemaat mensupları, bu ülkenin eşit vatandaşları. Üstelik ölenler de Müslüman Türkler, mahvolan milli servet. O halde İsrail, hadiseyi neden böylesine sahiplendi, hükümet neden buna rıza gösterdi. Saldırıya maruz kalan Şia cemaati olsaydı, İran da benzerini mi yapacaktı? Alanya'daki Alman Cemaati de böylesi zamanlarda Berlin'den mi imdat isteyecek? Sulh zamanında her şey güllük gülistanlık ama bir felaket anında bazıları Riyad'ı, bazıları Moskova'yı, bazıları Berlin'i, bazıları Tahran'ı, bazıları Atina'yı, bazıları Erivan'ı, bazıları da Tel Aviv'i mi çağıracak? Peki o zaman Ankara'nın hükümranlık hakkı ne oluyor? İş birliği yapılmasın demiyoruz ama İsrail'in konuya yaklaşımı, işbirliğinden fazla. Son söz: ABD için 11 Eylül ne anlama geliyorsa Türkiye için de 15 Kasım odur. Bu saldırı, Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle Türk milletine karşı yapılmıştır. Saldırı örgütten ziyade istihbarat işi olabilir. "El kaide" demek biraz beylik davranış gibimize geliyor. Hedefi de şaşırtabilir. Türk istihbarat birimleri, ders çıkartmalı. Ankara, kendi eksiğini tamamlamalı, bunu kötü bir ikaz kabul ederek gelecek için gözünü dört açmalıdır.