Siyonist; bir başka ifadeyle, ırkçı, faşist ve kaatil İsrail, önceki gün Türkiye’ye karşı dolaylı şekilde üç ayrı saldırı tertipledi:
Bunlardan biri, Asrın Sulh Kararı denebilecek Terörsüz Türkiye sürecini sekteye uğratmak için teslim olma yolunda sağduyuya yaklaşan bölücü örgütün Suriye uzantısı YPG’nin meşru Suriye kuvvetlerine iltihak etmesini engellemeye dönük fitne arayış ve çıfıtlıkları:
Sebepsiz cinayetler faili Netanyahu Hükûmeti, YPG, Türkiye ve Suriye’nin barış telkinlerine uyarak Suriye ordusuna katılmazsa kendisine Lazkiye ve Süveyda şehirleriyle Şam’ın kuzeyini verecek. Bu ham hayal mahsulü vaatlerden kuvvet bulan örgüt, birtakım taşkınlıklar yapınca Türk SİHA’ları destekli Suriye ordu güçleri âsilere doğrudan taarruz ederek onları püskürttüler…
Kuzeyde İsrail kaynaklı olarak bu kargaşa yaşanırken güneyde de aynı zaman diliminde yine İsrail fitnesiyle bir başka kargaşa doğdu. Yahudi beslemesi bir kısım Dürzi haydutlar, bir defa daha Arap aşiretlerine saldırdılar. Zikrettiğimiz aşiretler, saldırganlardan daha kuvvetliler ama karadaki saldırganları, havadan İsrail jetleri himaye ettiler…
Vaziyet böylesine ciddî.
Türkiye, sahada ve teyakkuz hâlinde olmasa, Şam Hükûmetine, meşru Suriye Devleti’ne destek vermese İsrail, Suriye’yi birkaç gün içinde birkaç parçaya ayırıp bölme cesaretine kavuşacak. Gözden kaçmamalı ki böyle bir haddini bilmezlikte tek hedef Suriye değildir. Suriye’den de öte Anadolu ve Kıbrıs’tır.
Gözü dönmüş, akıldan nasipsiz, ahlâktan mahrum, vicdan yabancısı ırkçı İsrail yönetimi, bunları yaptığı gibi Kudüs’te de eş zamanlı olarak "yerleşimci" dedikleri hukuk düşmanı işgalci Siyonistleri sokağa döktü. Haddini bilmez bu 1250 kişilik güruhun başında da kan dökücülük ve mezalimde Binyamin Netanyahu ile yarış hâlinde olan Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir yer aldı. Tasmasından kurtulmuş buldog kudurganlığındaki işgalciler, kippalı Ben Gvir kılavuzluğunda kendilerince bir anma günü bahanesiyle biz Müslümanların ilk kıblesi ve Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- Mîrac güzergâhı-Mescid-i Aksa’ya bir kere daha saldırarak kutlu mâbedi kirletme cür’et ve edebsizliğini gösterebildiler…
Şu hâlde kısaca tekrarlarsak:
Apaçık görülüyor ki emperyalizmin şımarık ileri karakolu katil İsrail, Filistin’i işgal ede ede haklarını yemeye doymadığı gibi iki milyon Gazzeliye de iki yıldır insafsızlığın her çeşidiyle kıymakta, sağ kalanları da bebek, çocuk kadın demeden aç bırakarak öldürmekte. Bu zalim örgüt, açlığı bile silah olarak kullanıyor. Bununla da yetinmeyerek “arz-ı mev’ud” için YPG ve Dürzi zihinlerini iğfal ederek onlara toprak vs. vadetmekte. Türkiye aleyhine Suriye’yi taciz ettiği gibi meydanı boş bulmaktan aldığı cesaretle mukaddes mâbedimiz Mescid-i Aksa’ya saldırmakta.
İsrail, bunları yaparken gamsız-tasasız sözde İslâm başkentleri bu pervasızlıkları "en ağır şekilde kınamaktalar!" Lütfen bâri susun. Artık bu kınama sözü insana hakaret gibi geliyor…
Gerçek o ki gözler de kulaklar da gönüller de Türkiye’ye dönük:
Cezayı gerektiren suçsa işte suçlar. Hem de tekraren bir bir saydık. Daha başka ne olsun. Mekke, Medine, Lefkoşa, Hatay, Antep, Urfa, Konya, Ankara’nın bombalanmasını mı bekleyeceğiz?
Elbette değil!
Öyle ise nasihat ve sabır dönemi bitmiştir.
İsrail, Türkiye’nin düşmanıdır…
İsrail, şirketleri de Türk milletinin muhalifidir.
Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye gazetesinde çıkan "Ordu Gazze’ye!" başlıklı yazımızdan sadece bir gün sonra ne dedi?
-Gazze’de şükür namazı kılacağız!..
Şam’da Emevi Camiî’nde şükür namazı kılacağız dedik ve kıldık. Öyle ise -biiznillah- Gazze ve Mescid-i Aksa’da da şükür namazı kılacağız. Sn. Erdoğan tecrübe ve inancındaki bir insan boşa konuşmaz.
Konuşunca da gereğini yapar.
Türkiye Cumhurbaşkanının yarım asırlık hizmet hayatının yarısı siyaset, diğer yarısı devlet adamlığı tecrübesiyle doludur.
Üstelik bu defa Sn. Devlet Bahçeli gibi müstesna bir müttefiki ve Sn. Hakan Fidan gibi iyi yetişmiş genç ve gözü pek bir Hariciye Vekili var.
Bu kalem de ne yazdığının idrak ve şuuruyla mürekkep ve nefes tüketmektedir…
O hâlde:
Şu sıraladığımız affedilmez suçlar üzerine gök gürültüsünü andıran bir sesle "bre nâbekârlar yetti!!!" diye haykırarak zalimin tepesine çökmenin günüdür.
Vakit girmiş,
Ezan okunmuş,
Sabır tükenmiştir.
Gün, düşmana anladığı lisanla konuşma, haddini bildirme, aç bırakılarak öldürülen masumların hesabını sorma günüdür...
Ordu Gazze’ye!..
Eller, semâya…
Zafer değil seferle mesulüz. Sefer bizden,zafer Allahü tealadan inşallah
Allahü teala bu aziz milleti Dini islamı korumakla şereflendirdi 100 senedir söndürürülen cihat ateşi tekrar harlanmaya başladı LA GALİBE İLLALLAH
EN YAKIN ZAMANDA GAZZE ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞACAK İNŞAALLAH
Gönlümüz ve dualarımız Gazzede.. Rabbim tez zamanda oradaki kardeşlerimizi bu gözü dönmüş katillerin elinden kurtarsın. Bize de en yakın zamanda kardeşlerimizi kurtarma şerefine kabul eylesin.. Allahü teala razı olsun Efendim. Elinize, dilinize sağlık..