Dün sabah işe giderken güzergâh boyunca billboardlarda/ilân tahtalarında merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun büyük boy fotoğraflarını gördüm. Orada "Muhsin Başkanı unutmadık" yazıyordu. Unutulmaması gerekenleri unutan cemiyetler, vefasızlık illetine kapılmış demektir. Şehitlerini unutmayıp hayr-dualarla yâd edenlerin ömürlerine ömürler katılsın.
O, daha 55 Yaşındayken 25 Mart 2009'da içinde bulunduğu helikopterin Göksun semalarında sabote edilmesi sonucu hayatını kaybetti.
Bir Sivas yiğidiydi.
Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemezdi.
Din-ü devlet, mülk-ü millet sevdalısıydı. Bu sevdayla gencecik yaşta ülkücü harekete dahil olarak kısa zamanda Ülkü Ocakları genel başkanı oldu. 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra zındana atıldı. Düzmece mahkeme, kendisini "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası"ndan yargıladı. Vatana kasdedenlerle vatanı müdafaa edenler, aynı muameleye maruzdu. Mamak zındanında 7.5 Yıl hapis yattı. Bunun 5.5'yılını hücrede geçirdi. Buna rağmen hapishaneden çıktıktan sonra hiç bir şey yaşamamış gibi sağlıklı ruh hali ve aynı vatan muhabbetiyle siyasete girip hizmetine devam etti. Bu manzara, Yazıcıoğlundaki kavi iman, keskin firaset ve misilsiz aşkı ifade etmeye yeter.
Bir hâtıra:
Takvimler 2000'e yaklaşırken Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte Arnavutluk'un başşehri Tiran'a gittik. Orada bir helikopter kiraladı. Sırpların tecrit ettiği köyleri ziyaret edecektik. Hududa sıfır uçan helikopterde Yazıcıoğlu, bir kameraman, pilot ve biz vardık. Aşağıdan tek kurşun atılsa taş gibi yere çakılırdık. Cenabı Hak, muhafaza eyledi. Sağ-salim mazlum köylere girdik. Müslüman köylüler adeta bayram ettiler. İşimiz bitince Tiran'a döndük. Yazıcıoğlu, UÇK/Kosova Kurtuluş Ordusu başkanıyla buluştu. Ona nakdi yardım yapmıştı.
10 Yıl kadar sonra...
Mart 2009'un ikinci cuması olmalı.
Amsterdam'daydık.
O cumayı Nizam-ı Alem Camiînde eda ettikten sonra derneğin misafiri olarak öğle yemeğini de orada yedik. Ertesi öğlende hastane bahçesinde ziyaretçilerimizle sohbet ederken telefonum çaldı, arayan Yazıcıoğluydu. "Gardaşım on gündür sana ulaşamıyorum, dedi, geçmiş olsun!" Acımızı paylaşarakl, dualar etti. Dün arkadaşlarının inşa ettiği camide namaz kılıp yemek yediğimizi söyledim. Hizmetlerini takdir ettim. "Biz kardeşiz her zaman yanınızdayız" dedim, helalleştik ve telefonu kapattık.
On gün sonra malum helikopter cinayeti işlendi. Ziya'ül Hak'ın, Eşref Bitlis'in uçaklarının düşürülmesi gibi bir tertiple düşürülmüş, yolcular farklı yerlerde aranarak donup ölmelerine yol açılmıştı.
Halka Ergenekon'un kirli tezgâhlarını hükümete bildirdiğinden dolayı başına bu halin getirildiği inancı kuvvetlidir.
Doğuştan şahadete nişanlı olanlar vardır.
Yazıcızâde Muhsin Bey, onlardan biriydi.
Derecesi yüksek olsun....
Yüce Allah, bu milleti şahadete nişanlı, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen yiğitlerden mahrum eylemesin.