İsrail-Filistin ihtilafı mahiyet değiştirerek savaşa doğru gidiyor. Eğer bu gelişmeler Suriye ve İran'a müdahale için kurgulanmadıysa önlenmesi gerekir. Öyle bile olsa önlememiz gerekir. Bilindiği gibi Hamas, İsrail hapishanelerinde bulunan bin civarında vatandaşının serbest bırakılmısı için bir yanlışlık yaptı. Seçim kazanıp hükümet olan bir iktidar müzakere yapar militanca adam kaçırmaz. Bu yanlışlık başka yanlışlığa davetiye çıkardı. İsrail, devlet olgunluğuyla hareketi düşünmeyerek tavizsiz katı politikasını sürdürüp çok sayıda Filistinli parlamenteri kaldırdı. Bu asker kaçırma ve adam kaldırma çılgınlıkları, iki haftayı geçmesine rağmen sükûnete kavuşacağına saat başı daha da çığırından çıkıp tehlikeli durumlara geldi. Dün, İsrail-Lübnan hududunda çatışmalar yaşanmasının hemen ardından Hizbullah, iki İsrail askerini kaçırdı. Tel Aviv bunun üzerine daha da hırçınlaşarak çok sert karşılık vereceğini açıkladı. İsrail Başbakanı Olmert hükümran bir devletten saldırı geldiği iddiasındadır. Suriye hakimiyetinden yeni kurtulan Lübnan, bu defa İsrail işgaliyle karşı karşıya kalabilir. Lübnan, tecavüz veya işgale uğrarsa Şam, büyük ihtimalle hareketsiz kalmayacaktır. Diğer taraftan Hizbullah Tahran odaklıdır. Hizbullah'ın ezilmeye çalışması İran'ın elini tetiğe götürebilir. Bölge, bunlar veya benzeri daha birçok istenmedik sıcak çatışmaya kayıyor. Tabiî o kayıştan sonra "çatışma", "kavga" veya "ihtilaf" değil harp mevzubahis olacaktır. Orta Doğuda çıkacak böyle bir harp, bir devletin komşuları aleyhine büyümesi anlamına gelir. Bu devlet sürpriz bir hal olmazsa İsrail'dir. Tekrar ediyoruz, muhtemeldir ki Orta Doğu'da hudutların değişmesi senaryosu böylece hayata geçirilmek istenecektir. Bu yüzden acilen bir zirve toplanması icap etmekte. Toplantıyı Türkiye tertiplemeli ve İstanbul, Ankara, Adana yahut Hatay'da yapılmalıdır. Nitekim, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ve İngiltere Başbakanı Tony Blair birer gün arayla Başbakan Tayyip Erdoğan'ı arayarak rahatsızlıklarını dile getirdiler. Başbakan Erdoğan da bölgeye giderek taraflarla görüşebileceğini veya onları Ankara'ya davet edebileceğini söyledi. Bütün bunlar bir Orta Doğu Barış Zirvesi toplanmasını şart koşuyor. Bu işin içinde kim varsa, kimin söyleyecek sözü bulunuyorsa zirveye davet edilmelidir. Orta Doğu Barış Zirvesi, Bakü-Ceyhan Enerji Zirvesinden sonra bölgeye dair dalgalandıracağımız ikinci bayrak olacaktır.