Annem bana kız bulmuş

Sesli Dinle
A -
A +

Kapı zili çalınca delikanlı odasından esneyerek çıktı.
Geleni biliyordu. Saatine baktı, kapıyı açtı:
- Bütün Ortaköy Pazarını mı satın aldın anne, dört saat oldu gideli?
Orta yaşlı, zayıf bedenli anne, çantasını portmantoya bırakıp elindeki dolu poşetle nefes nefese mutfağa yürüdü:
- Gel hele oğlum gel. Anlatacak çok şey var.
Delikanlı annesinin yanağından makas aldı, sandalyeye oturdu:
- Buyur anam. Neler aldın pazardan? Benlik bir şey var mı?
- Var, dedi anne, sağ elinin beş parmağını birleştirip dudağına götürdü, öpücük işaretiyle parmaklarını oğluna doğru açtı: Senin için hem de harika bir şey var Serdar’cığım! 
Oğul, şüphe ile kaşlarını çatarak annesinin suratına daha bir dikkatli baktı:
- Hayırdır?
Anne, bir yandan pardösünün düğmelerini çözerken oğluna döndü:
- Ben aşağı inerken Seher Teyze'nin pazardan çıktığını gördüm. 
- Seher Teyze?
- Okulun yanındaki… O meşhur basketçi mi ne var ya, onun annesi…
- Bünyamin’in?
- Evet… Yanında da misafirliğe gelmiş yeğeni vardı. Israr ettiler, onlara gittim.
- Dört saat?
- Evet… Çünkü beklemediğim bir şey oldu. 
- Nasıl?
Anne pardösüyü portmantoya asıp gülerek oğluna döndü:
- Tatlı sürpriz. Gelinimi buldum!
Delikanlı rahatlamış olarak güldü:
- Haa, o muydu mesele? Kız mı aldın pazardan?
- Çok ciddiyim oğlum. Sen hep söylemiyor muydun, “Gelinini sen bulacaksın anne. Seninle iyi geçinecek birisi ile ben de anlaşırım” diye. Evet, ben gönlüme göre birini buldum. Saray mensubu gibi asil, zarif ve ağırbaşlı… Sen de görür görmez beğeneceksin, biliyorum. Tabii ki yine de sen “tamam” dersen…
Gerçekten de Serdar bu sözü annesine defalarca söylemişti ve bunda samimiydi. 
Ama tam da o günlerde, annesine henüz bahsetmediği, dünya güzeli bir kıza âşık olacağını, daha öncekilerden farklı olarak bu kızı gerçekten seveceğini ve daha bir haftalık tanışıklığa rağmen onunla evlilik hayalleri kuracağını nereden bilebilirdi?
Yüzü ciddileşti Serdar’ın... Ne diyeceğini bilemedi. Bütün hayatını kendisine “hasretmiş” olan annesinin büyük coşkusunu bozmak istemedi:
- Hayırlısı olsun anne. Kurbanlık koyun seçer gibi kız beğenemeyiz. Günü gelince bakarız, diye durumu geçiştirerek kalkmaya yeltendi.
Annesi daha erken davrandı; oğlunun omzuna basarak sandalyeye oturttu, gitti, pardösüsünün cebinden bir kâğıt çıkardı:
- Bak, telefon numarasını aldım. Bir hafta daha buradaymış. Hadi ara onu, tanışıver hele bir... 
- Anneee...
- Hadi lütfen oğlum... Seher Teyze’nin haberi var. “Sen çıkınca kızla konuşurum” dediydi. 
- Şu an buna hazır değilim anne, yapma n’olur! Elin kızından nasıl istedin telefonunu?
- Seher Teyze’nden aldım oğlum.
Kadın bir şeyler aranmaya başladı, bir yandan da:
- Dur, dedi, ben arayayım!
Çantasının yan cebinden çıkardığı telefonun şifresini girerken Serdar bu “tiyatronun” sonunu merak etmeye başladı. Çaresizce annesini izliyordu.
Anne kulağına götürdüğü telefonu “Hah, çalıyor” diyerek oğluna uzattı.
Genç mimar, asık suratla kafasını sağa eğerek ve alt dudağını üzüntüyle büzerek telefondan gelecek sesi dinlemeye koyuldu: 
- Alo? 
- Ha, merhaba… Öncelikle çok özür dilerim… Bir anne dayatması yüzünden rahatsız ediyorum. Kusura bakmayın öncelikle...
Karşı taraftan gelen sesle oturduğu sandalyeden ayağa fırladı:
 “Merhaba sevgilim, affedersin teyzemle pazara çıkmıştım, bugün arayamadım seni. Ne oldu? Kimin bu numara? Pek çekingensin, bir suç mu işledin, bu özür neyin nesi? ☺” 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.