Garip kuşun yuvası...

A -
A +
"Ben Fatih Sağır ve Dilsizler Okulu 8. sınıftayım.
Her şey, Milli Takım Teknik Direktörünün bir panel için okulumuza gelmesiyle başladı. Orada tanıştık ve beni çok sevdi.
Giderken yüzümü avuçlarının içine alarak, 'Seni bir gün maça götüreyim mi?' diye sormasına öylesine 'Evet' demiştim. Cumartesi günü öğleden sonra o güzel arabasıyla okulumuzun önüne gelince, söylediğinin doğru olduğunu anladım. Koşa koşa arabaya bindim ve stada doğru yola çıktık.
***
Bu sefer yanımızda çevirmen olmadığı için, bir iki işaret dışında hemen hemen hiç konuşmadık.
Galatasaray'ın maçlarını oynadığı stada geldiğimizde Milli Takım Teknik Direktörü arabasını park etmek üzereyken, birden şiddetli bir sarsıntı geçirdik. Birisi arkadan arabamıza vurmuştu.
Teknik Direktör arkadaşım sinirle aşağı indi; arkadaki arabada genç birisi vardı, başka da kimse yoktu. Hoca onun kolundan tutup sürüklemeye başladı. Galiba polise götürüyordu. O abi çok korkmuştu. Ben de aşağı inmiş, korkan gözlerle bakıyordum.
Milli Teknik Direktörümüzle göz göze geldik; sanırım gözlerimdeki 'Bağışla onu' bakışımı anlamıştı; şiddetle itip, bıraktı.
***
Stadın içine girdiğimde müthiş heyecanlandım. Sıradan bir lig maçı olmasına rağmen televizyonda gördüğümden çok farklıydı.  Hocam, beni ön sıralarda bir yere oturttu. Şu siyah koltuklu protokol tribününe gitmek üzere ayrılırken elime bir para tutuşturdu ve yanağımdan makas aldı.
Avucumdaki para, bugüne kadar dokunduğum en büyük paraydı (20 lira).
Futbolcular maça başlamak için sanki sabırsızlanıyor, sağa sola şutlar atıyordu. Önümden satıcı geçiyordu; hayatımda ilk kez kendi başıma alış veriş yapmanın zevkini yaşamak için bir ayran aldım. Ayranımın ağzını açmakla meşgulken, satıcının ortadan kaybolduğunu üzülerek fark ettim. Büyük param gitmişti!
***
İlk defa geldiğim statta, ilk defa gözlerimle bir gol gördüm. Televizyondaki gibi sanki tekrar görecekmişim umuduyla sağa sola bakındım ama nafile, geçip gitmişti.
Golü rakip takım atmış, maç da bu golle 1-0 bitmişti.
***
Maç sonrası yaşadığımı bugün hâlâ çözebilmiş değilim.
Neden?
Taa gelip beni okulumdan alıp götüren Milli Takım Teknik Direktörü neden unutmuştu beni o bilmediğim büyük hengâmenin içinde?
***
Tamamen boşalmış statta tek başıma otururken, ayaklarıyla çimleri düzelten adamın "Kalk çık buradan!" işaretiyle ağlayarak çıktım dışarı...
Biz yatılı öğrencilerdik ve okulun düzenlediği seyrek geziler dışında "dışarıyı" bilmezdik.
Hiç tanımadığım bu semtte ne yapacaktım? Cebimde para yoktu, neye binecektim?
Hiçbir yere ve hiçbir şeye dikkat etmeden rastgele yürüyordum.
Ve... Yüce Allah, koca şehirde "tanıdığım" ikinci arabayı karşıma çıkarmıştı!
Dalgın dalgın yürürken, maç öncesi çarptığımız otomobili gördüm! Farını takan tamirciye parasını ödemekle meşguldü; heyecanlı el hareketleriyle derdimi anlatmaya çalışıyordum:
- Hele atla bakarız, gibi bir işaret yaptı. Ve, Milli Takım Teknik Direktörünün arabasıyla gittiğim stattan, ona çarpan adamın arabasıyla döndüm okula..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.