Kars Kazım Karabekir Öğretmen Okulundaki sınıfımızda Nesteren diye bir kız vardı.
Doğumu sırasında vefat eden annesinin ismini vermişler.
Bir de Gülendam vardı; -aradan beş yüz yıl geçti, nasılsa burayı okumaz- esmer, kalın, kara, erkeğe benzer ve asık suratlıydı.
Ortaokulda iken annesi vefat edince, babası yeniden evlenmiş. Annenin yerine gelen kadın, hayatı onun burnundan getirmeye başlamış.
Sırf evden uzaklaşmak için yatılı okul sınavlarına girip, buraya gelmişti.
“Daha kötüsü babamın düştüğü durumdu” demişti, “sırf kadına yaranmak için o da bana kızar, beni ezerdi.
Ortaokula başladığımda günlük yazmaya da başlamıştım. Orta ikideydim sanırım. Günlük yazıların birinde cici anneye kırgınlığımı anlatmıştım ve kadın çekmecemde bulduğu defterde okuduğu bu satırlara çok fena içerlemişti. Hem kendisi ağzına geleni söylemiş, hem de babama şikâyet edeceğini belirterek, en büyük sermayeme el koymuştu.
- Bu saçmalıkları yazacağına derslerine çalışsana serseri!
Baba, demir çubukla açtığı odun sobasının dışarı fırlayan alevlerinin içine atmıştı çocukluk hatıralarımı…
Babam hemen her sabah dükkâna gitmek için kapıdan çıkarken bana tembihte bulunurdu:
- Eldivenlerini almayı unutma!
Bu uyarıyı çok seviyordum. Hatta bu yüzden babamı da seviyordum.
Çünkü her sabah evden çıkıp eldivenlerimi parmaklarıma geçirdiğimde, orta parmağıma bir metal dokunuyor, babamla ortak sırrımız olan bu metali eldivenin parmağından dışarı çıkarıyor, o madeni para ile kantinden o günkü çay - simit ikilisini garantilemiş oluyordum. Babam beni analıktan böyle koruyabiliyordu.”
Neyse, Gülendam’ı gevezeliği ile baş başa bırakıp, konumuza dönelim.
Kelime o zaman henüz uydurulmamıştı ama bu iki kız, Nesteren ile Gülendam “kankaydı.”
Belki de çocuk yaşta öksüz olmaları onları en samimi iki arkadaş yapmıştı.
Gündüz okulda, gece yatakhanede yapışık ikiz gibiydiler.
Okul bitti, her birimiz bir yere dağıldık.
İki kızın irtibatı hiç kesilmedi. Kâh mektuplaştılar, kâh Gülendam zaman zaman postaneye giderek Nesteren’in evine telefon etti.
Okul biteli on yıl olmuştu.
Gülendam yirmi üç saatlik yolculuk sonrası indiği otobüsün tam kapı önünde Nesteren’i bulunca, kollarını açıp “Canııımmm” diyerek hamle etti.