Tekrarı var bunun

A -
A +

Güzel İstanbul'un çıldırtan trafiğinde 15 dakika geç geldiğimiz statta, önce sağımızı solumuzu tanımaya çalıştık. İlk kez tam kapasiteyle gördüğümüz Şükrü Saracoğlu'nda yer yer boşluklar vardı. Tribünler söyleyeceğini maç öncesi söylemiş, sakin bir şekilde mücadeleyi izliyordu. Sahaya baktığımızda iki takımda da benim için sürpriz isimler vardı. G.Saray'da Mondragon'un yerine Aykut, Ayhan ve Hakan Şükür, F.Bahçe'de Deniz ve Servet. Gerets, Hakan Şükür ve Ümit Karan'ın arkasında Necati'yle gole dönük bir kadro çıkarmıştı. Çünkü rakip sahada atılacak golün önemini biliyordu. F.Bahçe, seyircisinin de desteğiyle daha bol presli, daha baskın oynuyordu. Bu baskı neticesinde golü de buldular. G.Saray ise stres küpüydü. İlk yarıda Volkan ve Hakan Şükür'ün gördüğü kartlar itiraz sebebiyleydi. *** İkinci yarıda G.Saray ayağa garantili paslarla rakibinin üstüne gitti. Volkan takımını iyi organize ediyor, G.Saray forveti F.Bahçe ceza sahasında pozisyon üstüne pozisyon buluyordu. Nitekim G.Saray, kendisine avantaj sağlayacak golü Ümit Karan'la gördü. Eski derbilere göre futbolcular iyi niyetliydi. Seyircide ise değişen bir şey yoktu. Her türlü maddeyi sahaya atıyor, özellikle Hasan Şaş'ı taciz ediyorlardı. Bir duran top F.Bahçe'ye galibiyeti getiriyor, ama turu ortada bırakıyordu. Teknik direktörler 74 dakika oyuncu değişikliğine gerek görmüyordu. Anelka klasında bir adamın sürekli ofstaytta top beklemesi ilginçti. Hakem Cüneyt Çakır ilk defa F.Bahçe-G.Saray maçı yönetmesine rağmen başarılıydı. Büyük derbi sanki daha önce oynanmış da tekrarını izliyor gibiydik. Kasıttan uzak ama kıran kırana bir karşılaşmaydı. 2-1'lik sonuç kupa maçları için deplasman takımının avantajına sayılır. Rövanş G.Saray'a daha yakın duruyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.