Uçağımıza hoş geldiniz

Sesli Dinle
A -
A +

- Abi patron tamam dedi ama kadın kraldan çok kralcı çıktı. 
- O kim ya?
- Neslihan Çakır... Erdem Bebe’nin siyosu. Patrondan daha etkili ve yetkili...
- Ona ne oluyor?
- Ne bileyim, “Bebek ürünlerimizin siparişine yetişemiyoruz. Reklama gerek yok” diyor.
- Neyse, dönüşte konuşuruz. Başka fuarlar için bakarız.
- Tamam Abi. Hayırlı yolculuklar.
★ ★ ★
Reklam plasiyeri Cihat, patronu Hayati Bey’i “Frankfurt Baby Fuarı’na” uğurlamak için havalimanına gelmişti. 
Her fuar için özel olarak hazırlanan dergilerine reklam vermeyen sektörün en önemli firmalarından birini çekiştiriyordu.
Daha doğrusu firmanın CEO’sunu…
★ ★ ★
Hayati Bey, İstanbul Havalimanı’ndan Frankfurt’a uçmak üzere “check-in” yaptırırken tartıda bagajı normalden fazla çıktı. Genelde yaptığı gibi, biraz “dikleşme” biraz da ikna yeteneğiyle engeli aştı.
Ama görevlinin şartı vardı: 
- Uçak içine el bagajı almayacaksınız. 
Uçuş kartı üzerine de –İngilizce- yazdı: 
“No hand luggage.” 
★ ★ ★
“Check-in”de peki demişti ama her Türk gibi uçağa el bagajı ile binmek istiyordu Hayati Bey.
Küçük valiziyle kalkış kapılarına doğru yürüdü. Güvenlikten geçti, çıkış kapısına ilerledi. 
Biniş öncesi son kontroller yapılıyordu. Hemen önünde gürültülü bir genç grup, bir yaşlı adam, karısı ve muhtemelen torunu, bir de tek başına ilerleyen hanım vardı. 
Hayati Bey yalnız yürüyen kıza yaklaştı, “Çok özür dilerim, son çıkışı geçinceye kadar elimdeki şu hafif çantayı alabilir misiniz?” 
Kadın hiç düşünmeden sert bir bakışla:
“Hayır!” dedi.
Hayati Bey sinirle yutkundu. Bozulmuştu. Bir çantayı birkaç adım götürmek için bu surata, bu tepkiye ne gerek vardı yani! 
“Ben olsaydım alırdım” diye düşündü. 
O kızgınlığın verdiği cesaretle kontrol memuresine doğru kararlı bir şekilde yürüdü. Görevli hanım pasaporta ve uçuş kartına üstünkörü bakıp kaşeyi bastı. Yolcunun elinde ne olduğu ile ilgilenmedi bile. 
Dergi patronu Hayati Bey rahatlamış olarak uçağa doğru ilerlerken insafa geldi. 
“Aslında kadın çok da haksız değil. Ne bilsin çantanın içinde ne var? Kim tanımadığı birinin riskini yüklenir ki? Akıllı olan yüklenmemeli zaten.”
★ ★ ★
Uçakta üçlü koltukların üstündeki numaralardan biri ile kendi uçuş kartının numarası eşitlendiğinde Hayati Bey’i küçük bir sürpriz bekliyordu. Koltukların koridor tarafına, çantasını almayı reddeden genç kadın oturmuştu. Orta koltukta ise yaşlı bir adam vardı. Baş üstü dolabına küçük valizini koyup, cam tarafında kendisini bekleyen koltuğa oturdu. 
★ ★ ★
Yolculuk sıradan bir şekilde geçti.
Kadın, üç saat boyunca önce THY’nin magazin dergisini hızla taradı, sonra Stiletto serisinden “Teşekkürler, Almayayım Ben” isimli kitabı açtı. 
Hayati Bey, Frankfurt’ta bir restoranda şef olarak çalışan oğlunun yanına giden ürkek ihtiyarla birkaç cümle konuşmuş ve -ikramlar dışında- uyumuştu. 
★ ★ ★
Uçak Almanya’nın en büyük ve en işlek havalimanı “Frankfurt Airport”a teker koyduğunda “yalnız kadın” hızlı hareketlerle baş üstü dolabı açıp kahverengi valizini indirdi. Sanki herkes gidecek o uçakta mahsur kalacakmış gibi önündeki insanları yararak çıkışa yöneldi.
Hayati Bey, orta koltukta ağır hareketlerle toparlanan ihtiyarın koridora çıkmasını bekliyordu. 
Amca sıralı kalabalığa karıştığında, Hayati Abi’miz biraz önce kadının boşalttığı koltuğun üstüne koyduğu el bagajını almak üzere eğildi ve fark ettiği şeyle heyecanlandı. Çünkü kızın önündeki koltuk cebinde bordo bir pasaportun ucu görünüyordu. 
★ ★ ★
Pasaportu alıp acele ile kıza yetişmeye çalışacaktı ama uçaktan çıkması epey sürdü. Üstelik Frankfurt Havalimanı’nı bilen bilir, başlı başına bir şehir gibidir. Hayati Bey elinde pasaportla insan kalabalığına karışarak çıkışa yönelmişti ama sabırsız gözlerle taradığı hiçbir yerde yoktu kadıncağız.
★ ★ ★
Gidiş gelişli yürüyen platformun hızı Hayati Bey’e yavaş geldi; temposunu arttırdı ve insanların sağından solundan geçerek bulduğu kısa boşlukları koşar adım katetti.
Kadının en azından pasaport kontrolünde şoku yaşayacağını biliyor, o krizin içine düşmeden bulabilsem diye çırpınıyordu. Talihsiz kadının pasaportun yokluğunu anladıktan sonra uçağa dönmeye çalışacağı da kesindi. O bakımdan geliş yönünden geçenlere de dikkatle bakıyordu ama nafile…
★ ★ ★
Pasaport kontrolüne “iki sokak” kalmıştı. Hayati Bey nefes nefeseydi.
Ve birden kadını gördü. 
Alt kattan yukarı doğru yürüyen merdiveni tırmanıyordu, ağlayarak ve koşarak… Paniklemiş hâldeydi. 
Yüreği sızladı Hayati Bey’in. Bir an önce rahatlatmak için sol taraftan ters yöne akan kalabalığa doğru bağırdı: 
- Hanımefendi!
Kadın dış dünyaya kapanmıştı. Bir an önce uçağa ulaşma derdindeydi. Kimseyi duyacak durumda değildi. Geçmek üzereydi.
Hayati Bey hemen elindeki pasaportun kapağını açıp ismi okudu ve tekrar bağırdı:
- Neslihan Hanım! 
Kadın birden cansız bir manken gibi hareketsiz kaldı. Sonra sese doğru kafasını çevirdi. Kendisine tebessümle pasaport sallayan adamı gördü.
★ ★ ★
İkili pasaport kontrolünden sonra dışarı çıkıp iki yeni dost olarak havalimanından ayrılırken, Neslihan Çakır şöyle dedi:
- Yarın fuarın açılışında buluşuruz. Sakın öğlen yemeği için kimseye randevu verme.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.