Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Danimarka, yasakçı zihniyet ve ebeveynlik
0:00 0:00
1x
a- | +A

Danimarka, 15 yaş altındaki çocuklar için sosyal medya kullanımını yasaklama kararı alarak Avrupa'da öncü bir adım attı. Bu kararla sosyal medya kullanımı için alt yaş sınırı 15 olarak belirlendi. Gerekçe ise oldukça mantıklı:

“15 yaşın altındaki çocuklar kendilerini zararlı içeriklere maruz bırakabilecek platformlara erişememelidir.”

Açıklamada ayrıca, ebeveynlerin çocuklarının daha erken erişime sahip olması gerektiğini düşünmeleri hâlinde istisnalar yapılabileceği belirtildi. Yani ebeveynler, 13 yaşından itibaren çocuklarına erişim için onay verebilecek. Bu karar, aslında ebeveynlere “Çocuğun büyüyor ve artık onun dijital kimliğiyle tanışmalısın” diyerek bir sorumluluk hatırlatması yapıyor.

***

Bu gelişme, bir süredir “gentle parenting” markasıyla yürütülen “Çocuklara özgürlük” kampanyasını gölgeliyor. “Yasaklamak çözüm değil. Önemli olan çocuğun kendi başına doğru karar verebilmesini sağlayacak bir eğitim vermektir” türünden cümleleri de boşa düşürüyor.

Yasakçı bir zihniyete karşı olmak elbette makul. Ancak kurallar yasakları beraberinde getirir ve kuralsız bir hayat kaosa davetiye çıkarır.

Bir düşünün: Vızır vızır arabaların geçtiği bir caddeden karşıya geçerken, 5 yaşındaki çocuğunun elinden tutmayan bir anne diyor ki: “Ben çocuğuma kendi başına caddeden karşıya geçmesini öğrettim. Bu yüzden elini tutmuyorum.”

Bu anneye ne gözle bakardınız? Takdir mi ederdiniz, yoksa tenkit mi?

Öyleyse yüksek sesle özgürlük şarkıları söylerken yaş ve gelişim özelliklerini de düşünmemiz lazım. Eğer küçük yaştaki çocuğunuzu odasında saatlerce bilgisayarıyla baş başa bırakıyor, internet kullanımını denetlemiyor ve hiçbir şeyine karışmıyorsanız, inanın karşıdan karşıya geçerken çocuğunun elinden tutmayan bir anneden daha tehlikeli bir iş yapıyorsunuz demektir!

***

Ebeveynler olarak biz zaten çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı biliyoruz. Bu içgüdüsel bir davranış bizim için. Çocuğumuz yeni yürümeye başladığında kendisine ve etrafa zarar vermesin diye çözümler ürettik. Muhtemelen mutfak dolaplarına çocuğun açamayacağı kilitler taktık. Çocuğumuz ilk kez bisiklete binerken düşmesin diye yanında durup onu tuttuk. Caddeden karşıya geçerken elini bırakmadık. Hava karardığında hâlâ eve gelmemişse cama çıkıp bekledik.

O hâlde teknolojik cihazların kullanımıyla ilgili de bir şeyler yapabiliriz.

8 yaşındaki çocuğunuzun tek başına herhangi bir kafeye gidip, tanımadığı insanlarla konuşmasına izin veriyor musunuz? Eğer vermiyorsanız, internette tanımadığı kişilerle iletişim kurmasına da izin vermeyeceksiniz demektir.

15 yaşındaki çocuğunuz gece yarısına kadar arkadaşlarıyla dışarıda takılabiliyor mu? Eğer buna izin vermiyorsanız, yatağında akıllı telefonuyla gece yarılarına kadar arkadaşlarıyla sohbet etmesine nasıl izin verebilirsiniz?

Durum bu kadar basit! Aslında gerçek hayatla sanal âlem arasında çok büyük bir fark yok. Tek fark, sanal âlemdeki tehlikeler gerçek hayattakinden daha büyük, daha sinsi ve çocuklarımıza daha yakın.

***

Yapmamız gereken tek şey, zaten yıllardır normal hayatta yürüttüğümüz ebeveynlik görevimizi dijital ortama transfer etmek. “Ben teknolojiden anlamıyorum” deyince sorumluluktan değil, suçluluk duygusundan kurtuluyoruz sadece. Biraz gayretle herkes çocuğunun dijital dünyadaki ayak izlerini takip edecek kadar temel bilgiye sahip olabilir.

Frene basmasını bilmeyen kişinin, arabayı ne kadar hızlı üretmişler diye öfkelenmesi ne kadar mantıklıysa, bütün suçu teknolojiye atarak kendini aklayan yetişkinlerin davranışı da ancak o kadar mantıklı olabilir.

Salih Uyan'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR