Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yıllık basın toplantısında Ukrayna ile yapılabilecek muhtemel bir anlaşmanın şartlarını açık ve net biçimde ilan etti.
Moskova, zaten görüşmeler boyunca Ukrayna ile ancak bu şartlar kabul edildiği takdirde masaya oturacağını istikrarlı şekilde dile getiriyordu. Ancak bu kez söz konusu şartların açık biçimde kamuoyu ile paylaşılması, Putin’in sürecin seyrine ilişkin net bir yol haritası ortaya koyduğunu göstermektedir.
Rusya, geleneksel olarak sakin, sessiz ve kontrollü biçimde yürütülen arka plan diplomasisine önem vermektedir. Medya üzerinden yöneltilen sorulara da çoğu zaman ölçülü ve diplomatik bir dil ile cevap verilmiştir. Bu çerçevede, Putin’in yıllık basın toplantısı öncesinde Rusya Savunma Bakanlığı’nın Genişletilmiş Kolezyum Oturumu’nda yaptığı konuşma ile basın toplantısındaki açıklamaları arasında dikkatle kurgulanmış belirgin bir paralellik dikkati çekmektedir.
Putin’in ordu gücü, yürütülen askerî faaliyetler ve cephedeki fiilî durum hakkında açık beyanlarda bulunması, esasen basın toplantısında açıkladığı şartlar için psikolojik ve siyasi bir zemin oluşturmuştur. Ordu karşısında yaptığı konuşmada savaş altyapısına özellikle vurgu yapmış, sahadaki başarılarından dolayı da askerî personele teşekkür etmiştir.
Her ne kadar Avrupalılara ısrarla “Sizinle savaşmayacağız” mesajı verse de aynı oturumda kullandığı “Avrupa’daki domuz çocukları” ifadesiyle öfkesini gizlemediği, hatta bu öfkeyi bilinçli biçimde göstermek istediği anlaşılmaktadır.
Putin, 2024 yılından itibaren geçerli olacak şartlarını açık biçimde şu şekilde sıralamaktadır:
1. Ukrayna; Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporojya’nın tamamından çekilmelidir.
2. Ukrayna, NATO üyelik talebinden vazgeçmeli, tarafsızlığı ve askerden arındırılmayı kabul etmelidir.
3. Batı, Rusya’ya yönelik tüm yaptırımları kaldırmalı ve Kırım, Rusya’nın parçası olarak tanınmalıdır.
Rusya Devlet Başkanı, Avrupa liderlerini bu şartların kabul edilmesine engel olan temel aktörler olarak gördüğü için sert bir retoriği sürdürmektedir. Dikkat edilirse, ABD ile Avrupa’yı artık tamamen birbirinden ayıran yaklaşım sergilemektedir. Sürecin başında sıklıkla kullanılan “Anglosakson düşman” tanımının, mevcut tabloda belirgin bir değişime uğradığı görülmektedir.
Zelenskiy çıkmazı…
Sürecin en büyük çıkmazıyla karşı karşıya kalan ismin Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy olduğu açıktır. ABD’nin ve özellikle Trump’ın bu süreçte strateji değiştirmesi, Zelenskiy açısından ciddi bir siyasi ve stratejik çöküş anlamına gelmektedir. Bir tarafta İngiltere, Fransa ve Almanya’nın beklentileri, diğer tarafta ise Trump’ın giderek artan baskıları bulunmaktadır.
Avrupa liderleri Zelenskiy’ye “sonuna kadar direnmesi” gerektiğini telkin etse de, Avrupa’daki siyasi ve toplumsal histerinin Ukrayna’ya yansımaması mümkün değildir. Özellikle Almanya iç siyaseti, küresel stratejik perspektiften uzaklaşarak doğrudan savaş stratejileri üzerine konuşlanan bir yapıya evrilmiştir.
Putin’in söylemlerinin giderek sertleşmesi, sürecin seyrine bağlı olarak bilinçli şekilde seçilmiş bir taktik olarak değerlendirilmektedir. Putin, 2024 yılında ilan edilen şartlar kabul edilmediği takdirde, Ukrayna ile “toprak konusu”nu istişare etmeye hazır olmadıklarını ısrarla vurgulamaktadır.
Trump’ın beyanatı…
Trump’ın, “Zelenskiy anlaşmayı geciktirdikçe Rusya’nın şartları daha da sertleşiyor” ifadesi, sürecin geldiği noktayı son derece net biçimde ortaya koymaktadır. Görünen o ki Rusya ve ABD, paralel bir baskı dili ve eş zamanlı bir stratejik hat üzerinden süreci kendi lehlerine dizayn etmeye çalışmaktadır.
Trump ve Putin, Avrupa liderlerini belirli bir noktaya kadar sıkıştırmaktadır. Rusya’nın sahadaki askerî başarısı, Moskova’ya şartlarını daha güçlü biçimde dikte etme imkânı sunmaktadır. Ancak esas belirleyici unsur, ABD Başkanı’nın strateji değişikliğidir ve bu değişim, sürecin nihai sonucunun anahtarı olarak öne çıkmaktadır.
Putin’in, “Domuzun çocukları eski hesapları kapatmak için rövanş yolunu seçtiler” sözleri, Avrupa’daki köklü Rusya karşıtlığına tarihsel bir gönderme olarak okunabilir.
“Rövanşa rövanş” yaklaşımı, Putin’in yeni stratejik hamlelerinden biri olarak öne çıkarken ABD Başkanı Trump ise bu yaklaşımın daha büyük bir felakete kapı aralayabileceğinden ciddi biçimde rahatsızdır. Bu nedenle, Avrupa ile Rusya arasındaki hesaplaşmanın bir an önce sona ermesini istemektedir.
Putin’in iki gün üst üste yaptığı konuşmalardan çıkan genel tabloya bakıldığında, süreci zamana yayarak yöneten Moskova’nın, artık meselenin sonuca bağlanması için daha hızlı ve daha kararlı adımlar atmak istediği açıkça görülmektedir.

