Suriye düğümünü çözmek isteyen Türkiye ve ABD açısından bakıldığında, Başkan Trump için asıl engelin İsrail olduğu artık teyide muhtaç husus değildir. Buna rağmen Trump, hâlen İsrail’in dayatmalarını dikkate alan çizgide durmaktadır.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın kullandığı kelimeler ve kurduğu cümleler bu açıdan manidardır. Özellikle Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma yapılabileceğine dair sergilediği eminlik, şu gerçeğe de işaret etmektedir: ABD, Türkiye’nin razı gelmediği başlıklarda arzu ettiği hedeflere ulaşamadığını idrak etmektedir. Ancak buna rağmen, koruması altındaki İsrail’i sistemin vazgeçilmez taraflarından biri olarak görmeyi sürdürmektedir...
Bu noktada bizi şaşırtan bir tablo yoktur. İsrail, ABD için bölgede olmazsa olmaz bir aktördür; ne var ki İsrail de ABD’nin bölgesel planlarını sekteye uğratan tutumundan vazgeçmemektedir. Tam da bu nedenle asıl soru şudur: Trump, bu dengeyi sağlamak için nasıl bir strateji benimseyecektir? İşte burası kritik bir eşiktir.
Suriye’de istikrar şart!
Türkiye, Suriye’de istikrarın sağlanması konusunda kararlıdır. ABD de bu doğrultuda, Ahmet Şara’ya destek verilmesini öngören planlama içindedir. Ancak İsrail’in tahayyülü ile ABD’nin hedefleri arasında ince ama belirgin bir ayrışma çizgisi bulunmaktadır.
SDG’nin istikrarı yok sayan tutumu ve Ankara’nın temel şartı olarak bilinen Suriye devletine “entegre olma” sürecini sabote etmesi tesadüfi değildir. Bu hamlelerin arka planında açık biçimde İsrail etkisi görülmektedir.
Bu durumu yüksek perdeden dile getiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yaptığı açıklamada SDG’yi net bir dille uyarmıştır:
“Suriye’ye entegre olunmazsa gereken yapılır.”
Benzer ifadeler, Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından da medya temsilcileriyle yapılan görüşmelerde dile getirilmiştir. Yani SDG, Şam’ın şartlarına uymadığı takdirde Türkiye, askerî operasyon seçeneğini masada tutmaya devam etmektedir.
Hakan Fidan ayrıca, SDG ile İsrail arasındaki senkronize eylem ve söylem bütünlüğüne de dikkati çekmiştir. SDG’nin bu tavrı Ankara’yı açıkça rahatsız etmektedir. Türkiye heyetinin son Şam ziyaretinin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasi iradenin sahaya yansıması olduğu mesajı verilmiştir.
ABD, İsrail’i dizginleyebilecek mi?
Türkiye ile İsrail’in birçok bölgesel konuda anlaşmasını arzuladığını dile getiren ABD Başkanı, katliamdan vazgeçmeyen, Gazze’yi yok eden ve Suriye’yi çıkmaza sürükleyen İsrail zihniyetiyle yüzleşmeden bölgesel istikrarı nasıl tesis etmeyi planlamaktadır? Daha da önemlisi, bu tabloda Türkiye’yi nasıl ikna edecektir? Bu soru belirleyicidir.
29 Aralık’ta Florida’da yapılması planlanan Trump-Netanyahu görüşmesinde, İsrail’in beklentilerinin oldukça farklı olduğu görülmektedir. Netanyahu’nun, Trump’tan savaşı daha ileri taşıyabilmek için açık bir yeşil ışık beklediği anlaşılmaktadır. Bu ise savaşın uzaması ve bölgeye yayılması anlamına gelmektedir.
Trump’ın savaşlardan kaçınma yönündeki söylemleri dikkate alındığında, İsrail’in beklediğinin tersine bir sonuç ortaya çıkar mı? Özellikle Türkiye-Suriye hattını sabote etmeye çalışan İsrail faktörünün, bölgesel istikrar sürecini baltaladığı açıktır ve Ankara bu durumu ABD’ye defalarca iletmiştir.
İsrail’in SDG kozu…
Artık kimse için sır değildir ki, SDG’nin harekât alanı büyük ölçüde İsrail’in körüklediği eylemlerle genişlemektedir. Bu durumda, SDG’nin ne söylediğinden ziyade, ABD Başkanı Trump’ın Netanyahu’ya ne söyleyeceği sorusu daha da önem kazanmaktadır.
Açıkça görülmektedir ki, bundan sonra İsrail’in atacağı adımları belirleyecek olan Trump’tan gelecek mesajlardır. Ancak Türkiye’nin kırmızı çizgileri aşılır, Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda açık alan oluşturulursa, Ankara bununla ilgili sert adımlar atmaktan geri durmayacaktır.
İsrail’in Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile birlikte yürütmeye çalıştığı hamlelerinin tıpkı Suriye’de olduğu gibi, Türkiye’nin Akdeniz’deki kırmızı çizgilerine temas ettiği açıktır.
Bu çerçevede ABD Başkanı’nın benimseyeceği strateji, yalnızca bölge açısından değil, kendi siyasi geleceği bakımından da belirleyici olacaktır.
Florida’da yapılması planlanan Trump-Netanyahu görüşmesi, sürecin kısa vadeli seyrine dair önemli ipuçları sunacaktır.

