Bilmeyen bilirkişi yüzünden
8 Eylül 2014 01:00
"Bilirkişi raporu hazırlayan polis yanıma gelerek, olayı bilmediğini söyleyip özür diledi."
1987 senesi 5 Aralıkta yaşadığımız bu kazadan sonra üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum, mahkemeden bir celp yazısı geldi. Kazada yaralanan kızımla beraber filan tarihte mahkemede hazır olmamız isteniyordu.
O gün çocukla beraber gittik. Tanıdıklarımız merakla gelip soruyorlar. Önemli bir şey olmadığını söylüyoruz. Bazıları ise, yaramızı deşmemek için olsa gerek, hüzünlü bir selamla yetinip uzaklaşıyor. Yanımızdaki bankta ise bir polis memuru oturuyor.
Mübaşir, bizi mahkeme salonuna yönlendiriyor. Duruşma başlıyor. Savcı, iddianamesini okuyor. Hatalı bir şekilde araba kullanarak, yaralanmaya sebep olmaktan dolayı, hakkımda kamu davası açılmış olduğunu öğreniyoruz. Sonra, yandaki bankta oturan ve bizimle beraber mahkeme salonuna giren polis memuruna bilirkişi raporunu okumasını söylüyorlar. Aşırı sürat ve dikkatsiz araba kullanmak gibi suçlamalar ihtiva eden raporunu okuyor.
Mahkeme başkanı bana söz veriyor. Diyorum ki:
"Her şeyden önce o virajlı yol ve kaygan zemin benim sürat yapmama zaten mani idi. Merak ediyorum, bu polis memuru benim sürat yaptığımı nasıl bilmiş? Öyle anlıyorum ki, kaza mahallinde bir tutanak hazırlanmış. Bu tutanağı göz önüne alarak, kendisi de, masa başında bir şeyler yazmış. Devletin memurları ciddi ve gerçek manada bir kaza tutanağı yapmış olsalardı, kaza yaptığımız virajlı yola vatandaşların "ölüm virajı" adını taktıklarını da öğrenmiş olurlardı. Merak ettiğim başka husus daha var. Acaba, Devletin imkânları bu "ölüm virajını" ortadan kaldırmaya yetmeyecek kadar az mıdır? Birçok maddi hasarlı ve can kaybına sebep olan buradaki kazaları önlemenin yolu, birkaç greyderin birkaç günlük çalışması ile ortadan kaldırılabilecekken, neden yapılmamıştır? Vatandaşı mahkemeye çağırmakla devlet, sorumluluğunu kolay yoldan üstünden atmış mı olmaktadır? Çocuğumun ve benim mahkeme kapılarında uğradığımız psikolojik yıkımın bedelini de devlet ödeyebilecek midir?"
Mahkeme reisi kararı açıkladı: "Mahkememiz seni cezalandırmamaya hükmetmiştir."
Dışarıda, bilirkişi raporu hazırlayan polis memuru yanıma gelerek, gerçekten olayın detaylarını bilmediğini, mahallinde hazırlanan kaza tutanağına göre böyle bir rapor yazdığını ve beni gıyaben tanıdığı için de ayrıca üzüldüğünü söyledi ve özür diledi.
Sait Yolaçan/ İstanbul
1987 senesi 5 Aralıkta yaşadığımız bu kazadan sonra üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum, mahkemeden bir celp yazısı geldi. Kazada yaralanan kızımla beraber filan tarihte mahkemede hazır olmamız isteniyordu.
O gün çocukla beraber gittik. Tanıdıklarımız merakla gelip soruyorlar. Önemli bir şey olmadığını söylüyoruz. Bazıları ise, yaramızı deşmemek için olsa gerek, hüzünlü bir selamla yetinip uzaklaşıyor. Yanımızdaki bankta ise bir polis memuru oturuyor.
Mübaşir, bizi mahkeme salonuna yönlendiriyor. Duruşma başlıyor. Savcı, iddianamesini okuyor. Hatalı bir şekilde araba kullanarak, yaralanmaya sebep olmaktan dolayı, hakkımda kamu davası açılmış olduğunu öğreniyoruz. Sonra, yandaki bankta oturan ve bizimle beraber mahkeme salonuna giren polis memuruna bilirkişi raporunu okumasını söylüyorlar. Aşırı sürat ve dikkatsiz araba kullanmak gibi suçlamalar ihtiva eden raporunu okuyor.
Mahkeme başkanı bana söz veriyor. Diyorum ki:
"Her şeyden önce o virajlı yol ve kaygan zemin benim sürat yapmama zaten mani idi. Merak ediyorum, bu polis memuru benim sürat yaptığımı nasıl bilmiş? Öyle anlıyorum ki, kaza mahallinde bir tutanak hazırlanmış. Bu tutanağı göz önüne alarak, kendisi de, masa başında bir şeyler yazmış. Devletin memurları ciddi ve gerçek manada bir kaza tutanağı yapmış olsalardı, kaza yaptığımız virajlı yola vatandaşların "ölüm virajı" adını taktıklarını da öğrenmiş olurlardı. Merak ettiğim başka husus daha var. Acaba, Devletin imkânları bu "ölüm virajını" ortadan kaldırmaya yetmeyecek kadar az mıdır? Birçok maddi hasarlı ve can kaybına sebep olan buradaki kazaları önlemenin yolu, birkaç greyderin birkaç günlük çalışması ile ortadan kaldırılabilecekken, neden yapılmamıştır? Vatandaşı mahkemeye çağırmakla devlet, sorumluluğunu kolay yoldan üstünden atmış mı olmaktadır? Çocuğumun ve benim mahkeme kapılarında uğradığımız psikolojik yıkımın bedelini de devlet ödeyebilecek midir?"
Mahkeme reisi kararı açıkladı: "Mahkememiz seni cezalandırmamaya hükmetmiştir."
Dışarıda, bilirkişi raporu hazırlayan polis memuru yanıma gelerek, gerçekten olayın detaylarını bilmediğini, mahallinde hazırlanan kaza tutanağına göre böyle bir rapor yazdığını ve beni gıyaben tanıdığı için de ayrıca üzüldüğünü söyledi ve özür diledi.
Sait Yolaçan/ İstanbul