Derdimizi birlikte paylaşırız biz...

A -
A +
"Yetiştirme yurdunda ne işim var? Hayatım neden dört duvar arasında? Bu yuvaya beni kim bıraktı?"

Kendimi bildim bileli bu dört duvar arasındayım... "Yetiştirme yurdu" diyor dışarıdaki insanlar buraya...
Biz ise bu dört duvar arasındaki arkadaşlarla birlikte, bize bakıcılık yapan görevli kimselerin yönetiminde yaşıyoruz...
Bize sunulan bu hayatı oluşturmada bizim hiçbir rolümüz yok.
Her evde bir anne ve baba vardır kardeşlerden başka...
Burada kardeş olmasa da kardeş gibi arkadaşlar var... Bakıcılar değil, öğretmenler var, hemşireler var, okul müdürü var... Hepsi var... Ama "anne" ve "baba" yok...
Çünkü burası bir yetiştirme yurdu.
Bize de "geniş bir aile" diyorlar ama esasında geniş bir aile değil yurt müdürü, öğretmenler, görevli personel ve biz sahipsiz ve kimsesiz çocuklardan oluşan bir topluluğuz...
Evet, dışarıdan bakıldığında "aile" gibiyiz. Yedi ve on sekiz yaş arası annesi ve babası ile birlikte bulunamayan insan topluluğundan bir aile...
Yurt müdürüne biz "baba" diyoruz.
Hani ailenin en tepesindeki kişidir kendisi... Baba şefkati verdiğinden değil, otoriteyi temsil ettiği için böyle söyleniyor olmalı... Bütün yetimhanelerde müdüre "baba" derler.
Yazısız bir kuraldır bu.
Eğer konuya "aile" formatında bakacak olsaydık şayet, arkadaşlarım benim kardeşlerim sayılırdı... Çünkü onlarla birlikte yiyor, birlikte eğleniyor, birlikte oyun oynuyor, birlikte okula gidiyor ve birlikte yatıyoruz.
Derdimizi birlikte paylaşıyor aynı acıyı birlikte hissediyoruz. Düşünüyorum da; eğer gerçek bir ailede yaşamış olsaydım ben ağabey mi olurdum yoksa kardeş mi?
İyi bir kardeş mi olurdum, kötü bir ağabey mi? İnanın bu konuda hiçbir fikrim yok.
Peki ben niye buradayım?
Yani yetiştirme yurdunda ne işim var? Hayatım neden dört duvar arasında geçiyor? Bu çocuk yuvasına beni kim bıraktı? Oradan da yetiştirme yurduna niye gönderildim? Ailem hakkında niçin tek bir bilgiye dahi sahip değilim?
Bu soruların cevabı bana Ağrı Dağının zirvesi kadar uzaktı... Bildiğim bir şey varsa insanlara karşı biraz öfke, biraz kırgın daha doğrusu hayata biraz küskün olduğum...
Çünkü çocuk olarak bizler için annesizlik ve babasızlık belki hayatın en büyük cezasıydı... Hayatta bir çocuk için en önemli iki varlık olan "anne" ve "baba" bizim için olmayan iki varlıktı.
Bu iki kutsal varlıktan ayrı yaşamak zorunda kalışımız yetmezmiş gibi bir başka üzüntü daha yüklüyordu insanlar o minik omuzlarımıza... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.