Evet bir tavuk yavruları tehlikede ise onu korumak için aslan gelse aslana bile saldırır. Çünkü o bir anadır. Sadece tavuk mu böyledir? Bu koruma içgüdüsünü kedi de yapar, koyun da yapar hemen her hayvan yapar.
Ormanın kenarında bir tavşan, yavrusu ile otlarken bir kurdun geldiğini görür. Tavşan kendi lisanı ile yavrusuna seslenir. “Ormanın içine doğru kaç!” der. Yavru annesinin sözünü dinleyip ormanın içine doğru koşarken tavşan aksine kurda doğru koşar. Yavrusunu kurtarmak için kendisini kurda feda eder. İşte hayvan da deseniz bunlar birer anadırlar.
Bir ana kendisine hakaret eden oğluna boş beşiği gösterir ve der ki:
“Ey oğul, ben seni bu beşikte büyüttüm.”
Oğlu der ki:
“Büyütmeseydin.”
Ana der ki:
“Ey oğul sen uyumadan ben uyumazdım sen ağladığın zaman ben de seninle beraber ağlardım.”
Oğlu “bana ne!” der.
Ana der ki:
“Ey oğul bırakmazdım bir sinek yüzüne konsun, rahat uyuyasın. Yarın ahirette ne yaparsın?”
Oğlu der ki: “Sana ne!”
Gözyaşları boncuk boncuk dizlerine damlayan ana hayırsız oğluna beddua bile etmez.
Bir ana kızına nasihatte bulunmak ister. Der ki: “Ben ana doluyum ben anayım."
Kızı da der ki:
“Ben moda hayranıyım. Çağdaş yaşamak isterim.”
Çok şükür ülkemizde teknoloji olarak sanayi olarak yollar köprüler olarak çok güzel hizmetlere şahit olundu. En güzeli ülkemiz için gerekli olan yerli ve milli silahlarımız geliştirildi. Ne var ki aynı başarıyı hayırlı nesil yetiştirmekte gösteremezsek yirmi beş otuz yıl sonra bu gençler ne bizleri ne hizmetleri ne vatanlarının kıymetini bilirler... Oysa vatan da bir anadır.
Selim Ataş
İstanbul ıslanır sessizce Galata'nın gölgesinde,
Yağmur, eski bir aşk gibi düşer taşa, renge.
Martıların kanatlarında yitik bir sevda taşır,
Her damla, susmuş bir hikâyeyi baştan anlatır.
Surlar susar, camlar buğulanır içli bir şarkıya,
Kaldırımlarda geçmiş, adımlarla karışır ana.
Eyüp'te bir dua gibi yükselir yağmurun sesi,
Bir çocuğun avucuna düşer besmelesi.
Üsküdar mağrur, heybetiyle bekler Kız Kulesi’ni.
Gözlerin hayaliyle saklanır, şemsiyeler altında.
Boğaz, gri bir mendil gibi siler akşamı,
İstanbul yağmurla yıkar eski bir masalı.
Ve sen...
Bir sokak başında,
Belki Kadıköy iskelesinde durursun,
Yağmurla birlikte hatırlarsın, sonra unutursun.
Ama İstanbul hep bilir, hep taşır izini,
Çünkü her yağmurda bilir gelecek sevgilisi.
Asu Can
Din büyüklerimiz buyurdular ki:
"Kardeşim İslâm Ahlâkı kitabını okuyan, oradaki kalp hastalıklarını öğrenen, hele hele onları hazmeden... İşte kalbin tasfiyesi budur efendim... Dolayısıyla, ihlâs elde etmek için, samimi olmak için, Allah rızası için yapmak için, kalbin temizliği şarttır. Mesela namaz kılmak, Kur'ân-ı kerim okumak, arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek, bunların hepsi netice itibarıyla kalbin temizliği, tasfiyesi içindir. Kalp eğer bu bağlardan kurtulursa, hiçbir şeyle uğraşmadan, durduğu yerde zikretmeye başlar. Niye? Çünkü boş durmaz ki. İçindeki su çıkarsa, o şişenin içine hava girecek. Onun için, esas zor olan, temizlik hareketidir. Temizlik için de nefsin tezkiyesi lazım..."
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...