Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Bir çocuğun gelişimi sadece bedeni ile sınırlı değildir. Çocuklara iliştirdiğimiz etiketler aslında onların kişilik ve ruhunda yer edinir. Çocuk hayata karşı bu etiketle büyür ve şekil almaya başlar. Çocuklar birer ayna gibidir onlara nasıl baktığımız onların kendilerini nasıl gördüğünü belirler.

Onlarla kurduğumuz bağ sevgi, saygı, anlayış ve güven üzerine olursa ancak, çocuk kendini önemli ve değerli hissedebilir. Kendini rahat ifade edebilir, tanımlayabilir. Çünkü çocuk kimliğini çevresinden aldığı mesajlar doğrultusunda şekillendirir. Yeni bir kıyafet aldığımızda boynuna batan etiketi görüp o farkında bile olmadan kesip atarız. Peki ya ruhuna iliştirdiğimiz etiketler bunlar daha fazla rahatsız etmez mi?

"Bu çocuk çok yaramaz, hiç çalışmıyor veya çok içine kapanık" gibi sözler çocukları gelişim açısından olumsuz etkileyebilir. Bunun yerine olumlu davranış ve sözler sarf ederek onların içindeki cevheri ortaya çıkarabiliriz.

"Ne kadar iyi kalpli ve merhametli bir çocuksun, seninle gurur duyuyorum, çabalaman sonuç almandan çok daha değerli" vb. cümleler kurmak gelişim açısından çok daha önemlidir. Çocuklara olumsuz kelimeler yakıştırmak özgüven, sosyal ilişkiler ve akademik başarısı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Olumsuz etiketlerin yerine olumlu güçlendirici ve destekleyici bir yön geliştirmek hem dünya ile algılarını hem de onunla olan ilişkilerimizi derinden ve olumlu etkiler. Kelimelerle ördüğümüz kimlik onun dünyaya ve kendine bakışını şekillendirir. Unutmayalım ki her çocuk içinde keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel başarı taşır. Onları dar kalıplara sıkıştırmak yerine ihtiyaçlarına karşılık veren, onları dinleyen ve destekleyebilen bir gelişimde, onların bireysel gelişimi hem de toplumun geleceği olumlu yönde etkilenecektir. Onlar sevgi ile büyüyen bir umut ışığıdır. Bizler bu ışığı söndürmek değil parlatmak için yanlarında olmalıyız.

Kıymet

Var

Sakın deme! 'ben verdim”,

Verdiğini veren var.

Sanma, rahata erdim,

Ettiğini gören var.

Çal nefsi 'kara' taşa,

Bir olup baştan başa,

Benlik dolu ataşa,

Gözün yumup giren var.

Emretmiş ol padişah,

İster geda ister şah.

Nisap ile mükellef,

İplere un seren var.

Taşla nankör İblisi,

'Taş' bilir mi hangisi,

Kitabe-i sengisi,

Okunmayan eren var.

Gıyabi sen misin sen,

Nesin! Keşke bir bilsen,

Ne sen kalır ne de ben,

Kim, kiminle bilen var.

Mustafa Özkahraman

TARİHTEN BİR YAPRAK

İSHAK PAŞA SARAYI: Çıldır valisi İshak Paşa tarafından 18. yüzyıl sonlarında yaptırılan meşhur saray. Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinin yaklaşık 8 km güneydoğusunda eski Doğubayazıt kasabasının bulunduğu yerde ovaya hâkim bir yamaçtadır. İshak Paşa Sarayı yalnız mimarlık değil bezemeleriyle de oldukça dikkat çekicidir. Sarayın hiç çini kullanılmamış olan bezemesinde taş oymacılığı ağır basar. Her üç taç kapının üstü, caminin kıble duvarı, türbenin cepheleri ve külahı, haremdeki salonlar, kapı ve pencere söveleri kemerler vb. yerler yüksek kabartma taş işlemelerle doludur. Genellikle bitkisel öğelerin ağır bastığı ve Anadolu Selçukluları, Gürcistan ve Kafkasya gibi çok değişik yörelerin taş işçiliği üsluplarının birbiri içine geçtiği bu bezemeler de Rus işgali sırasında büyük zarar görmüştür. Bazı önemli parçalar ise yine bu işgal sırasında Rusya’ya götürülmüştür.

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

ÖNE ÇIKANLAR