Hepimiz zaman zaman umutsuzluğa kapılabiliyoruz. Hemen herkesin kalbinde saklı duaları ve gönül dünyasında olmasını istediği hayalleri vardır. En çok istediği şeyler bazen geç gelebilir ya da gelmeyebilir. Lakin biz ümitsizliğin karanlığına hapsolmak yerine, umudun ipine sımsıkı sarılmalıyız. Çünkü her gecikme de veya nasip olmayan şeylerin ardında nice hikmetler ve güzellikler vardır.
Allahü tealaya tam anlamıyla teslim olduğunda kalbindeki kırıklıkları tamir etmek de kolay olacaktır. Yaşadığımız her hayal kırıklıkları bize sabırlı olmayı öğretir. Duygularımız, bazen en iyi öğretmendir. Çünkü insan kendi kendine de öğüt verebilir. Aldığı dersten ibret alabilir. Aldığı ibretten Allahü tealaya sığınabilir. Olanda da olmayanda da hayrı görüp şükredebilir. O yüzden yaşanılan her duyguya sahip çıkmak gerekir. Hüzün, her kalbe misafir olmaz. Hüznünün kıymetini bil. Hüzünlü insan aynı zamanda merhametli insan demektir. Taşlaşmış bir insanın kalbi kırılmaz. Hatta daha çok kırar.
Umutla beklediğimiz yarınlar da bir gün gelecektir. Olumsuz düşünmekten, yeise kapılmaktan, gelecek için kaygılanmaktan vazgeç. Fakat dua etmekten, umut etmekten, hayal kurmaktan ve sevmekten vazgeçme. Sürekli gelecek kaygısıyla yaşamak insanı yorar. O hâlde endişelerini yavaşlat.
Yaşanılan her şeyde Allahü tealanın takdirine razı ol. Sabırla bekleyen, yapayalnız kaldığını düşünen Allah'ın sonsuz merhametine sığınsın. Vakti geldiğinde nasip olacaktır. Vesselam.
Şeyda Şahin
ŞİİR
Ufkun ötesinde, ötelerin ötesinde
Yolların boşluğunda bir intizar vuslata
Beklenen senin kutlu gelişin ya Resûlullah!
Yokluk deryasından, serabın sarayından
Çıkıp her ân geleceksin diye kalbim ellerimde
Kanad-ı ışk ile uçacakmış gibi heyecandan
Ustaların mürekkebinden bulaşsa da klavyeme
Seni nasıl övebilirim ey canlar Sultanı!
Acz-i kabulümdür sükûtum, çün...
Yed-i pâk rindler yazmalı duhulüne methiye,
Ki Süleyman Çelebi misli,
Nice erler eda ettiler bu maksadı,
La edri, diyebilirim el an şairane girift yolları,
Lâkin hissikablelvuku ile dil ve gönül iki sadık
Leb-i aftabında mürşidinin sen cihan güneşine tarik.
Me'va sen sanırsın boştur bu rihle
Sırr-ı mazruf ile saklar Rab ol gaye
Ayşe Onyurt
İNTİZÂR: 1. Bakmak, görmek; beklemek, 2. İnkisar, beddua
VUSLAT: Sevdiğine kavuşma.
SERÂP: 1. Çöl, çorak arâzi vb. yerlerde atmosferdeki ışık kırılması ve sıcaklık sebebiyle ortaya çıkan su görüntüsü 2. Peşinden koşulan, fakat gerçekleşmesi mümkün olmayan şey, hayal, hülyâ:
SÜKÛT: Susma, konuşmama, sessizlik.
ÇÜN: 1. Çünkü, mademki 2. Gibi 3. Ne vakit ki, vaktâ ki:
YED-İ PÂK: Yed: el pak: temiz yed-i pak: temiz el
RİND: Görünüşe ve dünya işlerine kıymet vermeyen, gönül ehli kimse:
LAEDRİ: 1. Bilmiyorum, demektir. 2. Şairi bilinmeyen şiir sonuna yazılan söz.
GİRİFT: İç içe girmiş, birbirine dolaşmış,
HİSSİ KALBEL VUKU: Olacak bir şeyi olmadan önce haber veren duygu, ön sezi.
LEB-İ AFTAB: Leb: dudak Aftab: Güzel yüz; güzel yüzlü sevgili, dilber.
ME'VA: Sığınacak yer, makam, yurt, mesken.
RİHLE: 1. Yola koyulmak; bir şeyin sırtına binmek. 2. Terim olarak hadis öğrenmek için seyahate çıkmak manasındadır.
MAZRUF: Mazruf: 1. Zarf içine konulmuş, bir şeyle sarılmış. 2. İçte bulunan şey, asıl, öz.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...