Uygarlıkların Batışı ve Müslüman dünyanın sorunlarının sebebi

A -
A +
Kaç gündür elimde Amin Maalouf’un “Uygarlıkların Batışı” kitabı var. Ölümcül Kimlikler ve Çivisi Çıkmış Dünya’dan sonra üçüncü düşünce kitabı Maalouf’un. Uygarlıkların Batışı en iyisi olmuş.
Çocukluğunun Lübnan, Mısır ve Suriyesi’ni anlatan Maalouf ukalalık yapmadan muazzam bir bilgi yumağı sunuyor okuyucuya. Mesela göçün geçmişte ülkelere yaptığı katkıyı söyle anlatıyor:
“Aklıma gelen ilk örnek, XIV. Louis’nin, dedesi IV. Henri’nin Protestan azınlığa ibadet özgürlüğü tanıyan  Nantes fermanını 1685’te kaldırmasıdır. O sırada 'Huguenot' adı verilen Protestanlar Fransa dışına sürülmüş, Avrupa’nın başka yöreleri tarafından kabul edilmiş ve Amsterdam, Londra veya Berlin’in zenginleşmesine büyük katkılar yapmışlardır; pekçok tarihçi Berlin’in metropol düzeyine Fransız mültecilerin gelişiyle yükseldiği fikrindedir; bu kentin bir müddet sonra Paris’in büyük rakibi olacağı bilgisiyle birlikte düşünüldüğünde, olay ayrı bir anlam kazanıyor. Demek ki ‘Huguenot’ların kitlesel bir şekilde sürülmesi Fransa’yı yoksullaştırırken, rakiplerini zenginleştirmişti." (Sayfa 36)
Göçün ülkelerin kalkınmasına verdiği başka örnekler de var yazarın. Benim ilgimi çeken bir diğer konu ise Arap dünyasının Avrupa kültür sanat dünyasına yaptığı katkı. Maalouf bu konunun da üzerinde durmuş. Verdiği bilgiler olağanüstü ve aydınlatıcı:
“Örneğin Frank Sinatra’nın en meşhur şarkılarından My Way’in önce Mısır asıllı Fransız şarkıcı Claude François için yazılmış olması anlamlıdır; daha sonra da Suriye-Lübnan asıllı bir Amerikalı olan Paul Anka tarafından İngilizceye uyarlanmıştır. Zaten Fransa’da da müzikhol dünyasını uzun süre Mısır doğumlu yıldızlar doldurmuştu: Dalida, Georges Moustaki, Guy Beart veya Claude François.”
Kitaptaki en doğru siyasi analiz Arap-İsrail ilişkisi üzerine. Müslüman dünyanın niçin sorunlarından arınıp bilim alanında geri kaldığını bazı sebeplere dayandırmış Maalouf. Bunun en bariz örneği olarak da 1967’de '6 Gün Savaşları’nda İsrail’e karşı alınan ağır yenilginin etkisini göstermiş. Haklı da. Fransa’nın 1940 felaketinden, Amerika’nın Pearl Harbour’dan sonra toparlanmasını örnek olarak veren yazar 1967’deki savaşın buhranını Arapların atlatamadığına vurgu yapıyor.
1966’da Mısır’da kişi başı gelir 164 dolarken, Güney Kore’de 130 dolardı. 50 yıl sonra bu rakam Güney Kore için 30 bin dolarken, Mısır için 2.500 dolar durumunda. Arada uçurum var. İşte bunun sebebi Arapların ağır yenilginin travmasını atlatamaması. Bozgun bazen bir fırsattır. Araplar bu fırsatı yakalamayı beceremedi.
Küçücük İsrail’in Arapları '6 Gün Savaşı'yla rencide etmesi travmatik etkisini sürdürüyor. Amin Maalouf’un dediği gibi bazı ülkeler buhrandan çıkıp büyük ekonomileri oldu ama Müslüman dünya bunu başaramadı. Türkiye haricinde hemen her ülke tel tel dökülüyor. Bir disiplin sağlanamıyor.
İç savaşlar, mezhepsel mücadeleler almış başını gidiyor. Müslümanlar öz güvenlerini yitiriyorlar. Bunun önüne geçilmesi lazım. Şikâyet etmenin bir faydası yok. Bilimde, sanatta öne çıkılması şart. Yoksa buhran devam eder.
Amin Maalouf “Uygarlıkların Batışı”nda fotoğrafı iyi çekmiş. Sorunları ortaya koymuş. Benzer acıları yaşayanların nasıl toparlandığını örneklerle anlatmış. Orta Doğu’da Filistin-İsrail meselesi çözülmeden, İsrail’in zalimliği bitmeden bazı işlerin rayına girmeyeceği aşikâr. Sorumluluğun en büyüğü Müslümanlara düşüyor. Toparlanmak şart...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.