Hukuk düzeni iyi işlemezse

A -
A +
Alexis de Tocqueville “Amerika’da Demokrasi” adlı başyapıt eserinde bireyin hukuki haklarını savunur. Demokratik düzende birey kendisini sonuna kadar savunabilmelidir. Tocqueville tezlerinde haklı çıkmış ve köleliğin kalkmasıyla bireyin önemini vurgulamıştır.  Nitekim Alexis de Tocqueville bu eseriyle dünya hukuk literatürüne ciddi katkılar sağlamıştır. Raymond Aron bu gerçeği görmüş ve “Yaşadığımız dünya Karl Marx’ın kehânetlerinden çok Tocqueville’in görüşlerini haklı çıkarmıştır” tespitinde bulunmuştur.  Demokrasilerde birinci şart hukukun iyi işlemesidir. Özgürlükler böyle sağlanır. Bireyin kendini güvende hissetmesi de buna bağlıdır. Mahkemeler, savcılar, yargıçlar hukuk devletinin iyi işlemesinin en ciddi araçlarıdır. Elbette hukuk, siyaseti vesayet altına almamalıdır. Özellikle 27 Mayıs darbe sürecinde sözde hukuk adamları resmen siyasi alanı kapatmış ve yargı vesayetinin doğmasına sebep olmuştur.  Kemalist yargıdan sonra ortaya çıkan FETÖ hukuku da siyaseti tüketmiş ve seçilmiş meşru siyasileri pasifize etmek istemişti. Ama başaramadı.  15 Temmuz’dan sonra beş bine yakın savcı hâkim haklı olarak tasfiye edildi. Yerine yenileri atandı. Ancak bazı hukuki uygulamaları görünce bir şeylerin yanlış gittiği görülüyor. Mesela bir kadını yaralayan kişi mahkeme tarafından serbest bırakılıyor. Sosyal medyada kıyamet kopunca o kişi tutuklanıyor. İşte hukuk böyle işlemez. Baskı gelse bile savcı ve hâkimler korkmadan bu tür durumlarda “o ne der, bu ne der” demeden kararlarını vermeli. Korgeneral Metin İyidil için yerel mahkeme ağırlaştırılmış müebbet verdi. İstinaf beraat verdi ve sanığı tahliye etti. İki ayrı mahkemeden iki zıt karar. Mahkemelerden biri hıyanet içinde demektir bu. Böyle kararlar çıktığında kimsenin mahkemelere güveni kalmaz.  Osman Kavala ve Gezi davası da böyle oldu. Kavala ve aynı davadan yargılanan herkes beraat etti. Kavala bu davadan tahliye oldu. 15 Temmuz’dan tutuklandı. Böyle kararlar çıktığında halk ister istemez “bu nasıl iş” diyor. Şimdi Gezi davası ne oldu? Bitti mi? Seçilmiş meşru hükûmeti devirme teşebbüsü olan Gezi için yeni davalar açılacak mı, yeni iddianameler yazılacak mı yoksa olay kapandı mı?  Öte yandan bazı iddianameler çok kötü yazılıyor. Hem dil hem kanıt olarak eksik kalıyor. Büyükada ve Gezi iddianamesi bunlardan ikisi. Ancak bir hukukçu arkadaşım beni geçen hafta şöyle uyardı: Mahkemeler iddianameye bağlı kalmak zorunda değil. Yani iddianameyi genişletebilir, ek delil isteyebilirmiş. Böyle yapılan dava var mı bilmiyorum. 7 Şubat iddianamesini okuyunca içinizde hiç şüphe kalmıyor. Dosya sonuna kadar dolu. Ya da Enver Altaylı hakkındaki iddianame hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.  Geldiğimiz durum itibarıyla hukuka inanç azaldı. İnsanlar çıkan bazı mahkeme kararlarına inanmıyor. İşini düzgün yapan savcı, hâkim ve mahkemeler var elbette. Hâlbuki mahkemelere inanç tam olmalı. Kimse hukuktan şüphe etmemeli. Peki böyle bir şey var mı? Yok mu? Bugün Anayasa Mahkemesi bile bazı kararlarında bariz eyyam yapıyor. En yüksek mahkeme bile böyle yaparsa diğerleri neler yapmaz. Düşmanımız, en nefret ettiğimiz kişi yargılanırken çıkan kararı ona göre tartmalıyız. “Oh oldu”dan ziyade karar aleyhimize bile çıksa adalet sağlandı diyebiliyorsak orada hukuk işliyor demektir. Lehimize çıksa ama karar yanlışsa ve o yanlışa yanlış diyebiliyorsak iyi yoldayız demektir. Ekmek gibi, su gibi hukukun da elzem olduğunu bilmeliyiz. Ne demiş Eflatun: “Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.”  
CEM KÜÇÜK'ÜN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN

FETÖ’nün siyasi ayağı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.