Gazetecilik değil mikserlik!

A -
A +
 
Geçen hafta manşet haberimizde dolar kuru yükselirken zam üstüne zam yapanların, dolar düşünce niye indirime gitmediğini sorguladık. Daha önce defalarca meseleye dair haberlere imza attık.
Ancak mikserliği vazife edinen karanlıklar odası OdaTV, "Türkiye gazetesi hükûmete bu kez manşetten vurdu" diye yazdı. İfadeye bak: Bu kez!
Bu de yetmedi, iki gün sonra Süleyman Özışık ve Fuat Uğur'un vatandaşın ekonomik problemini dile getirdiği yazılarından ve benim bir yazımdan cımbızlayıp "Biden geldi, Erdoğan'a muhalif oldular" diye akıllara zarar bir yazı yayınladılar!
Ne yorum yapacağımı, hangi "sövgü" dolu cümleler kuracağımı bilemedim!
Aynı karanlıklar odası Yücel Koç'un "İktidara ölümüne düşman eski Türkiye tetikçileri, iktidara yakın bir ismin en ufak bir eleştirisini görmeyedursun... 'Yandaş falanca kişi iktidarı bombaladı' manşeti hazırda duruyor. Onların bunu yapması normal elbette... Tuhaf olan, iktidara yakın kitlenin bu tetikçilerin gazına gelmesi" yazısını es geçti. Çünkü işlerine gelmedi.
Ne vakit vatandaşın bir problemini dile getirsek, "hükûmeti vurdu, bilmem kimi hedef aldı" diye haber yapıyorlar. Daima olumlu yanını görsen de bu defa "yandaş, yalaka, yazmıyor" diyorlar.
İnsanın canını sıkan elbette onların ne yazdığı değil. Çünkü vazifeleri bu. İnsanı üzen kimi çevrelerin onların yazdığı saçmalıklara göre muhakeme etmesi!
 
Vesayet Hanım
 
Özlem Gürses, "Devlet Bahçeli'ye aşı yapan hemşire Gülnaz Şırınga'nın darbedildiği"ne yönelik parodi haberi gerçekmiş gibi okuduğu için dalga konusu oldu. Olabilir, yanılabilir, fark etmeyebilir, insanlık hâlidir.
Gürses, bombanın büyüğünü "Askerî vesayet denilen şey neymiş, valla Türkiye'de demokrasinin ve cumhuriyetin supabıymış" sözleriyle patlattı. Ama Gülnaz Şırınga kadar konuşulmadı.
Oysa söylediği kan donduracak cinstendi. Biliyoruz ki, bu düşüncesinde yalnız değil; hatta mahallesinin sesi oldu. Zira medya Vesayet Hanımlar ve Felaket Beylerle dolu...
Özlem'ler, hiçbir sorumlulukları olmadığı hâlde sivil hayata müdahale eden, sırça köşklerinden seçilmişlere parmak sallayan düzen bekçilerini özlüyor! Ve bunlar da sözüm ona aydın oluyor.
Eğer bugün iktidar sahiplerinin hatası varsa hesabını vereceği yer sandıktır. Koyarsın milletin önüne zarfı, beğenmiyorsa değiştirir. Bundan başka supap mı olur a tatlı su demokratları?..
 
On liraya gazete mi olur?
 
Basın tarihine meraklıyımdır. Yeni çıkan gazetelerin ilk, kapananların son sayısını alır arşivlerim.
Zafer Mutlu'nun çıkardığı haftalık Oksijen'ini almak için bayiye gittim.
-"Oksijen var mı?" diye sordum.
Adam oksijenli su anladı, "Eczanelerde bulunur, bizde yok" karşılığını verdi.
-"Yok, yok", dedim, "Yeni çıkan gazete var ya, ondan istiyorum."
-"Haa... Rafa bir bakın o zaman."
Aldım getirdim. Barkodu okuttu. Ekranda 10 lira belirdi. Birlikte şaşırdık.
-"Abi bu 10 lira, diğerlerinden beş altı tane alırsın, bırak bunu" dedi.
Neden aldığımı söyledim, vermeye ikna oldu.
Gördüm ki Zafer Mutlu eski Vatan'cıları toplamış. Zülfü Livaneli, Selahattin Duman, Ayşe Özyılmazer, Tayfun Devecioğlu, İsmail Yuvacan, Elif Ergu... Bir Reha Muhtar eksik!..
Financial Times'in Türkçe yayın haklarını almış. Batı tarzında bir tasarım hazırlatmış.
Kaç atımlık barutları var bilmiyorum. Tutar mı? Onu da bilmiyorum...
Her zaman söylerim, gazetelerin sıcak haber verme dönemi bitti diye. Oksijen basılı gazeteler için iyi bir gelecek formatı olmuş.
Fakat çok pahalı. On liraya gazete olmaz!
 
Ekmek kavgası
 
İstanbul'da Halk Ekmek üzerinden alevlenen tartışma sürüyor.
Malum İBB yönetimi 'yetmiyor' diyerek yeni büfeler açmak istedi. AK Parti grubu "Büfeleri örgütlere peşkeş çekeceksiniz, gazilere ve şehit yakınlarına verirseniz olur" dedi.
Bunun üzerine belediye 40 yere mobil satış büfesi koydu. İBB'nin "araçlarla dağıtacağız" açıklamasından bir gün önce Tarım ve Orman Bakanlığı bir genelge yayınladı. Genelgede konutlarda yapılan ekmeklerin satışıyla ilgili düzenleme yer alıyordu.
Fakat CHP'liler "Bakanlık İBB'nin mobil büfelerle ekmek satışını yasakladı" diye sosyal medyayı yıktı. Akşam 21.00'de başlayan mesaj bombardımanı gece yarılarına kadar sürdü.
İktidarın ne halk düşmanlığı kaldı, ne ekmek... Sanki Halk Ekmek'i kuranlar o eleştirdikleri adamlar değilmiş gibi...
Gece 02.00 sularında Bakanlık "Genelgenin bununla alakası yok" diye açıklama yaptı. Tartışma başladıktan beş saat sonra... Devlet ajansı da açıklamayı sabah servis etti. 12  saat sonra. Hakikat ortaya çıktı ama iş işten geçti.
Artık gündem masaları akşam Twitter'da kuruluyor. Sizin doğru olmanız yetmiyor. Hızlı refleks göstermeyen kaybediyor. Onun için milletin kafasındaki soruları anında gidermez, sosyal medya furyası derseniz atı alan Üsküdar'ı geçer.
 
Kırdığı fındıklar kırkı geçti
 
Türkgün yazarı Yıldıray Çiçek, HalkTV sunucusu Ayşenur Arslan için "bunak kadın" dedi.
Arslan da canlı yayında konuk ettiği İstanbul Barosu Başkanı'na bunak demenin suç olup olmayacağını sordu. Bu sırada yaşanan trajikomik diyaloğun sosyal medyada bol bol gırgırı yapıldı.
Ertesi gün ajanstan bir haber geldi. Singapur'da 1993'ten 2016'ya kadar 17 bin kişi takip edilerek bir beslenme araştırması yapılmış. 40'lı yaşlarından itibaren haftada en az iki kez kabuklu yemiş yemek bunama riskini azaltıyormuş.
Ayşenur Arslan'ın aklı yerinde. Nereden mi anlıyoruz? Yediği fındıklardan değil, ekranda kırdığı kırkı geçen fındıklardan!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.