Hemen hemen!.. Hayır hayır!...

A -
A +

Milliyet Gazetesi dünkü manşetinde, yukarıdaki başlığın birinci satırını "dabıl" kullanmış. Yani "hemen" kelimesini tam dört defa tekrar etmiş. Bunu, ABD'nin tezkere konusunda gösterdiği acelecilik, sabırsızlık ve de ısrarı ifade etmek için yapmış. Son zamanlarda, halkı merak ve endişeye sevkedebilecek bu çeşit başlıklar sık sık atılıyor. Ancak, devletlerarası münasebetler, hele hele ucuna savaş gibi en önemli meselelerin takılı bulunduğu konular hakkında, gazetelerin telaşlı başlıklarına, yahut televizyon muhabirlerinin heyecan içinde, adeta nefes yetmezliği çekerek, "Limana bir gemi daha yanaştı... TIR konvoyu yola çıkmak üzere. İşte jeepler göründü!..." türünden bazen komik bile kaçan anonslarına bakarak bir sonuca varmak yanlış olur. Zaman zaman Arap birliği toplantılarında aksi görülmesine rağmen, diplomatik temaslar, ilgili oldukları konu ne kadar çetin olursa olsun, daima belli bir nezaket dairesinde cereyan eder. Kaldı ki, burada sözkonusu olan, iki müttefik arasındaki ilişkilerdir. ABD'nin acelesi ne kadar fazla olursa olsun, Türkiye'nin şartlarını gözönünde bulundurmak durumundadır. Bunu yapmadığı takdirde sonucu bizatihi kendisinin zora sokmuş olacağını bilmemesi mümkün değil. Zaten şimdiye kadar ABD'nin karşılaştığı tepkiler bunu fazlasıyla ortaya koymuş bulunuyor. O halde sadece bu noktadan hareket ederek ABD'nin hiçbir yetkilisi, Türkiye'ye karşı gazete başlığına benzer bir üslubu kullanamaz. Böyle bir şeyi olsa olsa Muz Cumhuriyetine karşı sergileyebilir. Evvela bunun altını çizelim. İkinci olarak, Amerika ne kadar sabırsızlanırsa sabırsızlansın, Türkiye yine de kendi programını uygulayacaktır, uygulamaktadır. Nitekim, bu satırlar yazılırken, Tayyip Erdoğan yeni hükümetin bakanlar listesini sunmak üzere Çankaya'ya çıktı. Hükümetin programının okunması, güvenoyu alması ve ancak ondan sonra ikinci tezkerenin gündeme gelmesi mümkün olacaktır. Yani "hemen" değil, zamanı geldinde... Amerika baskı yapacaktır, dayatmalarda bulunacaktır, ama buna karşılık Türkiye de kendisinden beklenen direnci gösterecektir. Türkiye'nin direnç göstermesi, öyle sanıldığı gibi ipleri de koparmayacaktır. O halde vatandaşı telaşlandıracak haber ve yorumlardan kaçınmak gerekiyor. Yani daha önce de belirttiğimiz gibi, Amerika'nın Irak'ı işgal etmek için bodoslama gitmesi, dünyanın sonu değil. Hayat devam ediyor. Merak etmeyin ABD tek başına dünyayı durduramaz. Demirel'in üslubu! Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Sayın Demirel yine kendine has ifadelerle, Amerika'nın Irak konusunda geri dönülmez noktada olduğunu anlattı. Harp Akademilerindeki konuşmasında Demirel; "Amerika'nın gücünden etkilenmeyen yönetici ve hükümet yoktur!.. Şartlar ne olursa olsun ABD Irak'ı vurmak zorundadır... Aksi halde blöfçü durumuna düşer..." dedi. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı'nın ne demek istediği aslında belli, mantık olarak da tutarlı ancak, savaşa karşı olduğunu düşündüğümüz bir deneyimli politikacının yine de böyle bir üslup kullanması nedense yadırgatıcı geliyor. Uluslararası hukuk ve statüko'yu temelinden sarsacak haksız bir savaşa sırf blöfçü olmamak için girişmek, hiçbir şekilde makul ve mazur görülecek şey değildir. Sayın Demirel'in bilgi ve deneyimi, elbette ki tartışma götürmez ama, nedense zamanında Sovyetler Birliği'nin Kızıl Ordusunu, günümüzde de Amerika'nın gücünü fazla abarttığını, bu sebeple de bunlara karşı inisiyatif kullanmak yerine adeta isteklerine uymak gibi bir mecburiyeti tek yol olarak gördüğünü, bu son beyanlarıyla bir kere daha tekrarlamış oluyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.