İdlib’de körüklenen ateş…

A -
A +
Serkeş öküz soluğu kasapta alır!.. Beş yıl önce dibe vurmuş olan Esad Rejimi, İran ve Rusya’nın desteğinde, kendince son hedef olan İdlib’i de ele geçirerek, güya yeni bir siyasi düzen kurmaya çalışıyor.
 
2011’den beri iç savaşın hüküm sürdüğü Suriye’de, esasen düzenli bir ordunun varlığından bahsetmek imkânsız. Başlangıçta İran milisleri ve daha sonra da Rusya’nın desteğiyle düpedüz sivil katliamı yapan vahşi bir katiller sürüsüne dönüşmüş durumda Suriye Ordusu… Elli seneden beri toprakları İsrail işgali altında. Velakin mahut Suriye Ordusunun, bugüne kadar bir defa olsun, işgalci İsrail’e karşı doğru dürüst savaş durumuna girdiği görülmedi. Elli senedir her fırsatta, İsrail Suriye’de istediği gibi at koşturuyor, şamar oğlanına dönmüş Esad’ın ordusunu dilediği zaman dilediği kadar pataklıyor. Ancak bir kere olsun, adam gibi karşılık vermesi vaki değil. Böyle bir şeye kalkıştığında daha ilk dakikada madara oluyor. İşte budur Esad’ın katiller sürüsüne dönüşmüş sözde ordusu!.. Ve bu katiller sürüsü, Lübnan’dan, Irak’tan ve İran’dan gelen, elbette Rusya’nın üst komutasındaki harici başıbozuklarla birlikte, savunmasız, korunmasız, silahsız Suriye halkını boğazlamaya devam ediyor. Bugüne kadar çocuk ve kadınların büyük yekûn teşkil ettiği en az bir milyon kişiyi katletti. İşte bu katiller sürüsü, son haftalarda, Soçi Mutabakatı gereğince İdlib’de kurulmuş olan, Türkiye’ye ait ateşkes gözetleme noktalarına saldırılarda bulunuyor. Bir hafta önceki ilk saldırıda, yedi askerimizi ve bir sivil vatandaşımızı şehit etmişlerdi. Bu kalleş saldırıya, Türkiye anında katbekat fazlasıyla karşılık vermiş ve Esad Rejimine ait 54 hedefi ateş altına alarak imha etmişti. Ayrıca bu saldırının akabinde, Türkiye İdlib’deki gözetleme noktalarını tahkim etmek üzere, bölgeye geniş çapta askerî teçhizat ve asker sevkiyatında bulunmuştu.
Ne var ki, İran ve Rusya’nın koltuğu altında; hayatiyetini sürdürmeye çalışan Esad Rejimi, yaşananlardan ders almışa pek benzemiyor… Hani bir söz vardır; “Serkeş öküz soluğu kasapta alır…” Esad’ın hâlihazırda takındığı tavır, tam da böyle bir şey. Suriye halkının üçte ikisi dışarıda ve içeride mülteci-sığınmacı durumunda iken ve ülkenin toprakları baştan aşağı kanla sulanmışken, Esad Rejimi, arkasındaki güçlerin iteklemesiyle Türkiye’ye karşı yeni maceralara girmekten çekinmiyor. Dün yine Esad’ın başıbozuk güçleri, askerlerimizin bulunduğu kontrol noktalarına topçu ateşi açtı ve maalesef beş kahraman askerimiz şehit oldu, beşi de yaralandı. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı. Derhal bu kalleş saldırıya da gerekli karşılık verildi ve karşı taraftaki hedefler tahrip edildi. Millî Savunma Bakanlığı tarafından bu konuda resmî açıklama yapıldı ve Kahraman Ordumuzun gereken her şeyi yapmaya devam edeceğine dikkat çekildi. İdlib’de bunlar olurken, beri tarafta Ankara’da, Türkiye ve Rusya heyetleri arasında ikinci tur görüşmeler yapılıyordu. Bu diplomasi trafiğinin ilk turu geçtiğimiz cumartesi günü yapılmış, ancak bir neticeye varılamamıştı. Bu hususa Dışişleri Bakanı bir soru üzerine işaret etti… Gerilimi azaltma bölgesi olarak tanımlanan İdlib’de, ateşkes durumunu kontrol ve takip için, Türkiye tarafından tesis edilen on üç tane gözlem noktası var. Türkiye bu noktaların korunması için gerekli tahkimatı yapmaya devam ediyor. Ayrıca ilk saldırı sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir uyarıda bulundu. İdlib’e doğru aylardır saldırılarını sürdüren ve şehir merkezi dışındaki bazı belde ve ilçeleri ele geçiren Suriye güçlerinin, şubat ayı sonuna kadar geri çekilmemesi hâlinde, bunu bizzat Türkiye’nin icra edeceğini ifade etti.
Şimdi gelinen noktada Türkiye, hem İdlib’de görevli kendi askerlerini korumak hem de buradan ülkemize doğru başlayabilecek bir yeni göç dalgasının önüne geçmek için, oradaki sivil halkı da emniyet altına almak üzere kapsamlı bir askerî harekât yapmak durumunda kalabilir… Şayet Rusya ve bu arada uluslararası teşkilatlar vakitlice harekete geçip, Esad’ın katiller sürüsünü durdurmazsa, böyle bir harekât ne yazık ki, kaçınılmaz hâle gelecektir. O yüzden uluslararası topluma şimdilerde daha çok iş düşüyor. Bakalım bu sınavı verebilecek mi? Temenni edelim ki, dokuz seneden beri seyirci kalan uluslararası toplum, artık ciddi biçimde harekete geçsin ve akan kanın durması için sorumluluk ve inisiyatif alma becerisini göstersin. Aksi hâlde İdlib’de körüklenen ateşin alevlerinin nerelere kadar sirayet edeceğini kestirmek çok zor!.. Kahraman şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar ve milletimize başsağlığı diliyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.