İdlib’de fırtına öncesi sessizlik…

A -
A +
Gerilimin tavan yaptığı yer İdlib olmakla beraber, herkes biliyor ki mesele çok daha büyük… Suriye’deki güç mücadelelerinin yanı sıra Doğu Akdeniz ve bütün Orta Doğu’yu kapsayan bir nüfuz savaşı yaşanıyor...
 
 
Dört gün içinde, Suriye rejimine ait iki helikopter muhalifler tarafından düşürüldü. Üçüncü bir helikopterin de açılan ateşle hasar alarak acil iniş yaptığı haberleri geldi… Beşar Esad’ın, Rusya desteğiyle ele geçirmek için çalıştığı son kritik şehir İdlib. Özellikle geçen ekim ayından beri, katil rejimin kesintisiz biçimde, sivil ve savunmasız halka karşı devam ettirdiği saldırılar sebebiyle, gerilim burada tavan yaptı. Daha önce tam dört defa ilan edilen ateşkese rağmen, ne rejim ne de onu arkalayan Rusya, verilen sözlere asla uymadı. Her fırsatta, ‘terörist’ diye masum sivillere karşı canice, vahşice katliamlar yaptı. Bundan dolayı bir milyonu aşkın mülteci can havliyle Türkiye sınırına doğru kaçmak zorunda kaldı. Kış şartlarında, derme çatma yerlerde hayata tutunmaya çalışan bu talihsiz insanlara karşı, dünya utanç verici bir ilgisizlik içinde. Vahşi hayvanların korunması için seferber olan o medeni dünya, burada soğuktan donarak ölen İman Bebeğin dramına karşı kör ve sağır!.. Tıpkı daha önce Akdeniz sahillerine vuran Aylan Bebeklerin cansız bedeni karşısında dilini yuttuğu gibi… Bütün bu vahşetler, Türkiye’nin sabrını taşırdı ve sonunda Esad rejimini bütünüyle hedef ilan etmesine sebebiyet verdi. Mehmetçiklerimize karşı yapılan son iki saldırıdan sonra, İdlib coğrafyası ve civar yerlerde, muhaliflerle rejim güçleri arasında devam eden çatışmaların detayları tam olarak medyaya yansımıyor. Ancak Millî Savunma Bakanlığının yaptığı açıklamalara göre, rejim güçlerine ciddi kayıplar verdiriliyor.
Diğer taraftan Türkiye’nin verdiği ültimatomdan sonra, İdlib’de âdeta fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, şimdiye kadar hiç olmadığı çapta yığınak ve tahkimata devam ederken, rejime muhalif gruplar da karşı taarruzlarını arttırmış bulunuyor. 13 Şubat günü Taftanaz’da, kahraman askerlerimize karşı yapılan kalleş saldırının hemen akabinde, TSK misilleme başlatıp 101 rejim askerini etkisiz hâle getirmişti. MSB’nin açıklamalarına bakıldığında, son üç günde öldürülen rejim askeri veya onlarla birlikte hareket eden unsurlardan ölenlerin sayısı iki yüzün üzerinde… Hâlihazırda cevabı aranan soru şu: Türkiye’nin şubat ayı sonuna kadar verdiği mühlet içinde, rejim unsurları Soçi Mutabakatında belirlenen sınırların gerisine çekilecek mi, çekilmeyecek mi? Rusya cenahından yapılan açıklamalar bakılırsa çekilmeyecek. Son olarak Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Sputnik ajansına verdiği mülakatta, Suriye askerlerinin ele geçirdiği yerlerden çekilmesi söz konusu olmadığı gibi, taarruzlarına devam edeceğini ifade etti. Şayet Suriye rejimi, Rus elçinin dediği gibi hareket ederse, çok daha değişik sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olacak. Esasen, gerilimin merkez üssü İdlib gibi görünmekle birlikte, herkes biliyor ki, mesele çok daha geniş ve çok daha girift. Üstelik bu işin temelinde de, ABD-Rusya rekabeti yatıyor. Sadece Suriye’de değil, bütün Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Bölgesinde…
Yaşanan nüfuz mücadelesinde, stratejik hedeflerine ulaşmak için her iki taraf değişik taktiklere başvuruyor. Bunun içinde, ABD ve Rusya’nın Türkiye ‘bağlamında’ iyi polis-kötü polis rolünü münavebeli şekilde oynuyor olması da var!.. Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Ankara’da seslendirdiği cümleler, tam da bu durumun özeti. Benzer şeyleri daha önce Moskova cenahından da birçok kez duyduk. Lakin Türkiye’nin de, bunun gayet farkında olduğunu, söze değil fiile baktığını birilerinin göz ardı etmemesi lazım. ABD-Rusya’nın küresel ve bölgesel rekabeti bilinen mecrasında sürerken, Türkiye kendi ulusal güvenliğinin ve millî menfaatlerinin haleldar olmaması için ne gerekiyorsa yapacaktır. Unutmayalım, Türkiye 46 sene evvel Kıbrıs Barış harekâtını yaparken de, birileri buna mâni olmak için çok çabalamıştı… Türkiye, Kıbrıs’ta garantör olduğu gibi, İdlib’de de garantördür. Ve bunun gereğini yerine getirecektir. Çünkü gelinen noktada “Suriye halkının özgürlük mücadelesi, Türkiye’nin de artık beka meselesidir.”
Elbette Suriye halkı da, bugün kendisine ihanet eden devletlerin bu gayrı insani tavrını hiç unutmayacaktır. Şu hususa dikkat isterim: Rusya’nın bu şekilde Suriye meselesini uzun müddet sırtında taşıyacak bir ekonomik gücü yoktur. Beri tarafta, Afganistan ve Irak’ta batağa saplanan ABD’nin de, bu defa Suriye’de benzer bir serüvene girişmesinin yanlış hesap olacağını bildiği için, Washington Yönetimi başından beri kaçak güreşiyor.
Şayet medeni dünya, soğuktan donan, Suriyeli çocuklara bir iyilik yapmak istiyorsa, bir defa olsun insani bir tavır göstersin!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.