VAR meselesi...

A -
A +

Oh be ne güzel! Ben hakem olarak 105x68 çapındaki bir alanda doksan dakika oraya buraya koşacağım... Yardımcılar olarak, yarım saha da olsa, bir aşağı bir yukarı ofsaydı ve de topun yan veya sıfır çizgisini geçip geçmediğini kollayacağız...
Sonra mı?
Birileri de ekran başında sıcacık koltuğunda çayı, kahvesi yanında, hakemlerin bu ağır mesaisine racon kesecek...
Aynı hakemler bir gün sonra rolleri değiştirip VAR olacaklar...
Desenize artık ne 1966’da finalindeki İngiliz golünü, ne efsane Maradona’nın 1986’daki elle golünü ve daha nice nice hatırlarda yer edinmiş futbol cilvelerine hasret kalacağız. Şimdi sorarım; VAR sayesinde aklınızda yukarıda değindiğin bir futbol hatırası var mı? Olmaz olsun be!

Ljajic böyle sevindi işte!
Beşiktaş, Ankaragücü’nü yenerken, hiç tartışmasız maçın en şık görüntüsü Ljajic’in attığı golde idi...  Sağ ayağını kullanan bir oyuncunun tam ters yöne kıvrılarak sol ayağıyla topu böyle yan fileye takışına şapka çıkartılır. Tamam da o sevinme türü hiç mi hiç yakışmadı bu gole...
Pardon bitirmeden; Ankaragücü maçı kaybetti ama Beşiktaş’tan maçın olmazsa olmaz çok ögelerinde önde göründü. Hele bir de Sedat’ın düşürülmesi de topu beyaz noktaya taşıyabilseydi... VAR mı? Bazen var, bazen yok!

Kadın basketbolda acı durum!
Önce Fenerbahçe’yi kutlayayım. Rakibi İzmit Belediyespor’un, tek kişilik de olsa (10 numaralı oyuncu) takımını yenip Türkiye Kupası’nı müzesine taşıdı. Bu maç ve öncesindekileri de izledim. Öyle oyuncular var ki, sormayınız! Bunlara para da veriliyordur. Müessese kulübü sanırım vergiden düşme yaparak keyifleniyordur. Kulüpler de sponsoru yakıyorlar. Bu duruma bir çare şart. Özellikle dışarıdan alınanlara bir ölçü getirilmeli...

Artık Başakşehir favoridir!
Göztepe bizim ligin iyi organize olan, iki iyi hücum kanadına sahip takımıdır. Hâl böyle iken Başakşehirspor tuttu, fark attı canım statta... Pardon burada bir satır durayım. Acaba İzmirli futbolsever hâlâ malum kafasından kurtulabilecek mi? Neyse, Okan Buruk Hoca orta alanını üçlü tutarak maçı elini kolunu sallaya sallaya kazandı. Crivelli ve Demba Ba mı? Varlar ama malum formatta değil kenarlı ve ortalı... İşte bu düzen devam ettikçe bence birinci sıranın favorisidir bu takım... Hele bir de Muslera ayarında bir kalecisi varsa...

Hüseyin Hoca kafayı değiştirmeli...
Çok önceleri yazdım, söyledim; Trabzonspor’un en ciddi rakibi orta alan karşılama ekibidir diye... Obi Mikel neme lazımcı oynuyor. Ndiaye bitmiş olmasa sana verirler miydi? Hâl böyle olunca Sosa gibi bir yönetmen hem çaldırmak, hem de çalmak durumda kalınca 60. dakikada bitiyor. Eh, Sörloth da biyonik adam değil ki... Adı bizden olan bazı gençlere süre verilmezse yılların özleminin bitmesi yine hayal olacak...

Kadıköy Belediyesine yakıştı!
Efendim; perşembe günü bir mail düşmüştü benim siteye... Bizim Kadıköy Belediyesinin meğerse bir kadın futbol takımı da olmuş. Adı mı? CADIKÖY... Tamam, anladım Sayın Başkan... Kadıköy’ü (şimdilerdeki rezil) Beyoğlu’na çevirecektiniz de ama kadın futbola bu kadar gönüllü, hem de böyle bir isimle, olmanızı beklemiyordum... Vah babacığım, vah anneciğim? Ve de 280 yıllık aile köküm... İyi ki Kadıköy’ün bu günlerini görmediniz, yaşamadınız...  

Kenara bak, maçı unut!
Kombinesi olan birçok dostum, arkadaşım var. Denizlispor maçına gitmeyeceğiz dediler. Neden dedim... Yahu lig oynanırken hoca değiştirilip yenisi göreve getirilmeyen, kulübesi lisanssız futbolcu-yönetici tipine bırakılmış, bir de 100 Fenerbahçeliden birinin dahi tanımadığı diplomalı hocası olan takım gidip seyredilir mi? Pardon bitirmeden bu bölümü; Ünlü yayıncı kuruluş kenardaki diplomalıyı tanıtırken sandım ki Jose Mourinho geldi de bizim haberimiz olmamış. Be biraderler; Tolgay’ın yerine bile mi oynayamayacak bir Jailson var elinizde?

Maç maç idi ama...
Sivasspor- Galatasaray maçı her iki takımın da klasmanda buldukları yere ve büyük iddialarına yakıştı. Burada teknik analize fazla yer olmuyor. Zaten maç günü yazmıştım da. Bu anlamda Emre dururken Yasin’in ne işi vardı diye Rıza Hoca’ya sorarsak ayıp olur mu? Lemina iyileşti diye illaki oynatılmak zorunluluğu mu vardı diye de Fatih Hoca’ya...  
Bu arada Sivasspor takımının savunması sıkışarak oynarken ve tam karşıdan top beklerken iyi de, oyun açıldığında çapraz ve yan toplarda yer alma hatası sunuyor.

Kenan nasıl televizyoncu (2)
Geçen haftaki köşemde yer alan, yukarıda ismi yazılı şimdi rahmetli olan meslektaşım Kenan Onuk’la yaşadığım bir önemli anıyı daha gündeme getirmek gerekti.
1998 Dünya Kupası’na günler kala Türkiye’ye sadece, evet sadece, toplamda 7 akreditasyon verilmişti. Bunlardan biri benim, diğeri ise Ömer Üründül’ündü. Yani ülkeme sadece topu topu beş kart kalmıştı. Kenan’a sormuştuk, “Ne yapacağız, programın nedir?” diye. Bana cevabı, “Biz takip etmeyeceğiz” oldu...
Ben de Kanal 7 ile anlaştım. Sonra bir de baktım ki, Paris kaldırımlarında iki NTV muhabiri (hadi isim vermeyeyim) iskemle-sehpa üzerine kurdukları teknik tezgâhla yayın yapıyorlardı. Çünkü ne basın merkezine, ne de stada girme izinleri vardı.
Pardon unutmadan; rahmetli Can Bartu da bizim teknik yorumlarımıza bozuk atmıştı, ön liberolu dörtlü alan savunması gelişmesi için...  Yani Denizli Hoca’nın böyle bir desteği de vardı.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.