Söylediğini duymayan adam!

A -
A +
Başlığı görünce meraka kapılmışsınızdır. Ne demek bu böyle? Hiç insan söylediğini duymaz mı? Bazen duymuyor işte. 
Hemen örnekleyelim. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç Bey "Ne Ersun Yanal'ı! Siz bizim vizyonumuzu hâlâ anlayamadınız mı? Yazıklar olsun..." diye ekrandan canlı yayında söylememiş miydi? Dün de "Bugün Bankalar Birliğinden kredi alanları yarın felaket bekliyor. Ödeme günleri geldiğinde hepsi perişan olacak..." diyen Ali Koç Bey değil miydi?  Eeee şimdi 325 milyon lira kredi aldınız. 
Vadesi ne olursa olsun siz perişan olmayacak mısınız? Daha Comolli, Cocu ile ilgili sözleri de yazmıyorum haaa...
 
Arda Kardeşler'e kokardı ağır gelmiş...
Ben bu hakem işlerini pek takip etmem. Sordum ve Arda Kardeşler'in FIFA kokartlı olduğunu öğrendim. Ne kadar ucuzlamış bu iş be! Biz rahmetli Doğan Babacan, Hilmi Ok, Allah uzun ömürler versin Ertuğrul Dilek bu kokardı taktıklarında, "Helal be... Haklarını aldılar" diye yazmıştık. Ben de Rize'deki maçta son penaltı çalındığında, sandım ki, Fenerbahçeli kambura yattığı için Rize lehine faul çalındı... 
 
Bu ne rezalet!
Maçların skorları beni ilgilendirmez. Ama o da ne? Sörloth denen, hem de Kuzey disiplinine sahip adam, millî maç serüveninden sonra Trabzon'a dönmek yerine neler yaptı acaba? Trabzonspor da hemen noterden gerekeni yaptı. Bakalım ne olacak derken, Trabzonspor takımının Beşiktaş karşısında sanki beş kişi oynadığını gördük. Demek ki koca Trabzonspor Sörloth demekmiş! Pardon bitirmeden, kenardaki siyahî hoca acaba Trabzonspor'un dördüncü büyük ağırlığını taşıyabilecek mi?         
 
Futbol artık izlenmez hâldedir!
G.Saray-Gaziantepspor maçının 18. dakikası idi... Konuk takım korner kullanacak... Kullandı da... Ne mi oldu? O korner, yanlış saymadı isem altıncı pastan sonra kendi kalecilerine verildi. Bu ne yahu? Futbolun futbol olduğu günlerde ne denirdi bilir misiniz? Şöyle; korner yarım goldür. Ona göre iyi yerleşin, iyi savunun... 
 
G.Saray'da yeni hayatlar!
Yok yok böyle bir film yok Beyoğlu sinemalarında... Peki ne? Omar isimli bir yeni sağ arka oyuncusu... Müthiş. Sert mi sert, çabuk mu çabuk, teknik mi teknik, hem öne hem arkaya dengeli mi? Evet, hem de nasıl... Yeni ön libero mu? Taylan... İki ayağıyla da tek top yapabiliyor. Sert mi sert... Çalışkan mı, acaip... Cesur mu, alabildiğine... Yerleşim hatası var mı? Yüzde ondan fazla değil... Terim Hoca umarım bunlardan çabuk vazgeçmez... Gerisi mi? Eh Sumudica'nın ilk yarıdaki üçlü savunma ikramı kolayca cezalandırıldı.
 
Ersin'in yediği gol tarihîdir!
Beşiktaş, deplasmanda Trabzonspor'u 3-1 yendi. Bravo! Ancak genç kaleci Ersin'in yediği gol benim futbolla ilgili yaşantımda hiç rastlanmamıştır. O da ne? Taaa nelerden bir top geliyor. Ceza alanı çizgisi üzerinde iki Beşiktaşlı stoper var. Ve de rakipten bir oyuncu... Ersin 17 metre kadar kalesini boşaltıp o topa havada makas atar gibi yükseliyor ve tabii ki ıskalayıp yere yapışınca da top kendi kendine gol oluyor. 
 
Okan Buruk'un intiharı!
Başakşehirspor, yani geçtiğimiz sezonun şampiyonu ve bizi Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek takımımız. Hatayspor'a gidiyor ilk maçta. Maç Hatay'da değil ama olsun... O da ne? Yine iki santrfor... Ve tabii ki şampiyon çarşaf... Neyse... Golü de yiyor. Aaa o da ne? Şampiyona ikinci yarıda hiç duymadığımız, tanımadığımız oyuncular giriyor. Yahu bu Kerim Frei hâlâ takımda mı idi? Hasan Ali ne kabahat işledi ki, yerine Cemali isimli meçhul giriyor... Sonuç mu? Hatayspor helâlinden üç puanı cebe indiriyor. Pardon yahu, az kalsın unutuyordum. Santraforlardan biri taaa 72. dakikada oyundan alındı!..
 
İşte CMUK'la ilgili anım...
Geçen haftaki yazımda CMUK'la ilgili, daha doğru bir deyişle adalet hakkında yazacaklarım var demiştim. İşte o anı... 
Yıl 1994... 
Cağaloğlu'ndan aşağıya inerken bir yankesiciyi, günlük izindeki iki adet er yardımı ile yakalamış, o anda yanımıza gelen polis otosu ile de Sirkeci'deki garın arkasında bulunan karakola götürmüştük. Komiserin odasına girdiğimizde, üç yıldızlı komiser ayağa fırlayıp "Aman çocuklar üstünü iyi arayın" diye âdeta yalvarırcasına seslenmişti. Bendeniz de, "Hayırdır komiserim. Bu ne telaş?" deyince de, "Hiç sormayınız. Üç mahkemem var. Sebebi de nezarette üstüne jilet atıp karakolda işkence gördüğünü söyleyenler..." demez mi? 
CMUK 1992'de değişikliğe uğrayınca bunlar oluyormuş... Neyse bizimkinden bir şey çıkmamıştı. 
Hey gidi hey! 
Benim gençliğimde karakolun önünden geçerken üstümüzü başımızı düzeltirdik. İçeri girince değil... O zamanlar Kadıköy sütliman idi beyler! Bir de şimdi gelin görün feci durumu...
 
Biri Atatürk demez, diğeri de özele kıyar!
Müzmin muhalif CHP'nin iki kadını var. Biri İstanbul İl Teşkilatı Başkanı. Diyor ki, "Ben Atatürk kelimesini kullanmam..." Diğer milletvekili... O da diyor ki, "İktidara gelince beş büyük özel şirketi kamulaştıracağız." 
İkisi de güzel mi güzel (!) Pardon unutuyordum. Bir de erkek milletvekili var. Gazeteleri kapatacak olan... Hani eskiden Kadıköy Belediye Başkan Vekili idi. Bağdat Caddesi'nde ona takılmış bir lakap vardı. Neyse... Atatürk neden muhalefet istemiyorum diyerek, Serbest Fırka'yı kapatmıştı, şimdi daha iyi anlaşılıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.