Kenan Akın

Yardımlara rağmen, vahim durum kavranmayıp, "eski tas, eski hamam" anlayışı sürdürülürse, ne yazık ki, krizden kurtulamıyacağımız, aksine kaosa sürüklenebileceğimiz şimdiden belli oluyor... Bu kritik sürecin bilinci içinde herkesin, üzerine düşeni yerine getirmesinin tam zamanı yaşanıyor. Özellikle, Ekonomi'den Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'e çok sorumluluk ve görev düşüyor. Nereden bakılırsa bakılsın, Derviş'in işinin zor olduğu görülüyor.

Kimin tarafından söylendiğini bilmiyoruz ama; yıllar önce çalıştığımız gazetenin "Her sabah taze bir başlangıçtır" sloganını yeniden kullanmanın tam zamanı yaşanıyor. Bu ölümlü dünyada, hırsa, kine, yalana dolana, iftiraya kısacası kirletmeye neden tevessül ediliyor... İnsanoğlu, her sabah, taze bir başlangıç yapacağı yerde, neden çıkmaz sokaklara dalıyor... Halbuki; her sabah, iyiliğe, güzele, doğruluğa taze başlangıçlar yapan, daha doğrusu yapabilen, eninde sonunda mutluluğa da erişiyor.

Kim ne derse desin; Türkiye'nin önce ekonomik sonra da politik kıskaca alınma planlarının uygulandığı görülüyor... Türkiye'nin dış politikasında ve iç yapısında bazı yeni düzenlemeler, düzeltmeler isteyen Batı, ne yazık ki, dolaylı yollardan geçerek, kıskacını gün geçtikçe daraltıyor... Ekonomik bakımdan krize düşen bir Türkiye'ye, çeşitli görüşler ve stratejiler öneriliyor, açık ve örtülü isteklerde bulunuluyor...

Gerek özelleştirilmesinin doğuracağı maddi imkanlar, gerek IMF'ye verilen sözlerin tutulması bakımından Telekom yasa tasarısının bir an önce Meclis'ten çıkması gerekiyor... Ne var ki; Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün ısrarla dikkatleri çektiği hatta bir bakıma üzerinde "direndiği" sakıncalar varsa; göz ardı edilmemeli... Öksüz'ün çoğu çevrelerde tepki ve kuşku ile karşılanan tutumunun MHP'ye "ciro" edilmemesi icap ediyor.

Krizden çıkış yolunun en önemli kilometre taşları sayılan, yeni yasaların Meclis'ten çıkarılıp, yürürlüğe girmesinin artık kaçınılmaz şart olduğu iyice anlaşılıyor... Her ne kadar, istenilen 15 yasadan nerdeyse yarısı çıkarılmışsa bile geriye kalanların 15 Mayıs tarihinden önce yürürlüğe girmesi icap ediyor. Her ne pahasına olursa olsun; bekleyen yasalar çıkarılmalı.

Günümüzde, ne yazık ki; değer yargıları bir bir yitiriliyor. Buna, değer yargılarının "intiharı" veya "hadım edilmesi" denilebilir. Oysa, belki de; en fazla korumamız gereken "kıymetler" bunlar... Neyleyelim ki, değer yargılarından günbegün uzaklaşılıyor... Değer yargıları bir bir yitirilirken, vefasızlık ve nankörlük ortalığı kavuruyor.

Yıllar geçmiş olsa bile, Fransızların Cezayir'de giriştikleri vahşet bir bir ortaya çıkıyor... Paul Ausaresses adındaki bir emekli generalin itirafları Fransa'yı karıştırıyor. Generalin, pişmanlığı gerçekleri sergiliyor. Fransızların, Cezayir'de giriştikleri korkunç olaylar, ahlaki bakımdan da bütünüyle kınanıyor. Bir bakıma, Cezayirlilerin ahı tuttu da denilebilir.

Doğrusu; Ecevit'in liderliğindeki bir partide, böylesine antidemokratik gelişmelerin olması sindirilemiyor. Pişkinsüt'e herhangi bir baskı veya müdahale yapılmamış olsaydı DSP'de "muhalefet"in bu kadar erken ve güçlü olacağı beklenmiyordu. İki milletvekilinin istifasından sonra, Budak'ın girişimi hiç de yabana atılacak cinsten sayılmıyor.

Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz basın toplantısında aslında uyarılarda bulunuyor. Başbakan Yardımcısı Yılmaz, her şeyden önce, Türkiye'de statükocularla bir mücadelenin, bir savaşın varlığını yeniden seslendiriyor:

Bu hafta sonunu da, Çukurova'nın en büyük şehri ve kalbi Adana'da geçirdik... Sabancı Holding'in yaptırdığı HiltonSA'nın resmi açılışı için buradayız. Fakat; otelin yanısıra, Sakıp Sabancı'nın hayır hasenatından "Sabancı Merkez Camii"nin muhteşemliği karşısında hem şaşırdık hem de sevinerek gurur duyduk.

Böylesine kritik bir dönemde, Türkiye'nin yeni bir hükümet arayışına veya onun tabii uzantısı erken seçime hiç mi hiç tahammülü yoktur sanırız. 14.3 milyar dolar dış yardım bulmakla, her şeyin "sütliman" olduğunu veya olacağını sanmak, büyük yanılgılar doğuruyor.

Kim ne derse desin; kendisine büyük ümitler bağlanan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, son şansını kullanıyor. Gerçekten de; şimdiye kadar üç kez kredi bulmak amacıyla yurt dışına giden Derviş'in artık eli boş dönmemesi gerekiyor. Bir bakıma; Derviş'le birlikte, Türkiye'nin krizden kurtulmasının da son şansı oluyor. Nereden bakılırsa bakılsın, Derviş'in bu sefer elinin boş olmaması, hayati bir önem taşıyor...

Amacı ne olursa olsun, kimin tarafından yapılırsa yapılsın, silahlı eylemleri; değil desteklemek, benimsemek bile "ateşle oynamak" anlamına geliyor. Son otel işgalini de, bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Nitekim, Türk kamuoyu ve hükümeti bu kararlılığı sergiliyor. Hal böyleyken Rusya'nın dün Türkiye'ye nota vermesini, Çeçenistan'daki vahşetinin yeniden teşhir edilmesinden duyduğu komplekse bağlamak icap ediyor.

Doğrusu; dünya ve özellikle ABD kamuoyunun, Ermeniler'in böylesi iğrenç yalan ve iftiralarına kanıp, Türkiye'ye karşı başlattıkları karalama kampanyasını tırmandıracaklarına inanmak güç oluyor... Şimdiye kadar, Ermeni yalanlarının anavatanı Fransa biliniyordu. Ne var ki, artık ABD'nin başı çektiği anlaşılıyor.

Gazeteniz Türkiye; tarihî bir gününü daha "coşku" ile yaşıyor. Güzel baharın 22 Nisan'ında 31'inci yaş idrak ediliyor. 31 yaşına girdiği bugün, gazeteniz; bütün olumsuzluklara ve ağır krize rağmen, dimdik ayakta duruyor. Üstelik; ülkemizin en büyük üç gazetesinin arasında yerimizi başarıyla korumanın onurunu taşıyoruz.

Kamuoyu; her gün kötü haberlerle sarsılırken ve krizden kurtulmanın çareleri aranırken, turizmin "can kurtaran simidi" olacağı anlaşılıyor... Gerçekten de, Mumcu'nun, bir kısmına tanık olduğumuz veya yakından bildiğimiz faaliyetlerinin olumluluğu, şimdi semeresini veriyor. Doğrusu, genç yaşına ve deneyimsiz görünümüne rağmen, Mumcu'nun böylesi bir mesafe alabileceğini düşünmüyorduk.

Ebediyete intikalinin 8'inci yıldönümünde; 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ı hasretle, rahmetle yâd ettik... Özal'ı sahiplenmek daha doğrusu sahiplenebilmek, O'nun görüşlerini kabullenmek ve tümüyle savunmak gerekiyor.

Ağır bir ekonomik kriz yaşanırken; büyük "Devlet adamı" Turgut Özal vefatının 8'inci yıldönümünde rahmetle, hasretle anılıyor. Kim ne derse desin, Türkiye 8'inci Cumhurbaşkanı'nı unutmadı. Daha doğrusu unutamadı... Özal'ın büyük vizyonuna ve "mangal" gibi yüreğine, ne kadar ihtiyacımız olduğu, her gün daha güzel anlaşılıyor.

Gökkuşağı hiç de özlenir mi? Durup dururken; gökkuşağı özlemi de nereden depreşti, diyeniniz olabilir. Hele, Kemal Derviş'in programı açıklandığı günün ertesi sabahında, böylesi "renkli" iştiyakın uygunsuzluğundan da dem vuranlar çıkabilir... Nedense artık gökkuşağına sık sık rastlanmıyor, Ya da, yaşadıklarımız, bunalımlarımız gözlerimizi perdeliyor...

Kendisinden büyük başarılar beklenen Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, hazırladığı programın ilk bölümünü nihayet bugün açıklıyor... Dileriz ki, hem program hem söylenen ve yazılanlar, piyasaya, "güvenirlik" duygusunu aşılayabilsin. Her şeyden önce, program ne kadar olumlu olursa olsun, sonuçlarının hemen alınamayacağının bilinci içinde olmalıyız.