Kırım sürgününe dair…

A -
A +
“Vatan diye ağlaşır, garip Kırım dağları”
1944 Kırım sürgünü Türk tarihinin en önemli ve en acı vakalarından biridir.
Kırım, tarih boyunca Türk dünyasının öncüsü konumunda olan kadim bir Türk yurdudur. İdil Volga, Kazan ve Kırım Türklüğü hemen her alanda bilim, irfan, medeniyet, millî tarih bilinci gibi hususlarda kıymetli isimler yetiştirmiş önemli bir coğrafyadır.
Altın Orda Devleti'nin dağıldığı IV. yüzyılda kurulan Müstakil Kırım Hanlığı 1783 yılında Çarlık Rusya’sı tarafından yıkılır. Bir süre özerk bir devlet olarak varlığını sürdürür, kendi millî meclislerinde kendi geleceklerini tayin ederler. 
22 Nisan 1883 yılında Kırım’da “Tercüman” gazetesini neşreden İsmail Bey Gaspıralı, bu gazeteyle Balkanlar’dan Doğu Türkistan’a, Mısır’a, Musul ve Kerkük’e kadar neredeyse bütün Türk coğrafyasına nüfuz ediyor, bu coğrafyaların aydınlarıyla toplantılar ve kongreler düzenliyor, fikir teatisinde bulunuyor, akrabalık bağlarının güçlendirilmesi için önemli faaliyetler icra ediyordu.
Bu dönemde Kırım’da fikrî, içtimai, siyasi ve iktisadi sahalarda çalışmalar yapan uzak görüşlü, o dönemin Türk aydınları, devletlerini Moskova’da da temsil ederler. Bu meclislerde Türk dünyasının ilk kadın milletvekilleri de vardır. Bunlardan birisi İsmail Bey Gaspıralı’nın kızı ve dönemin Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk başbakanlarından Nesip Yusufbeyli’nin eşi Şefika Gaspıralı Yusufbeyli'dir.
İlginç olan ise Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı ilk olarak Kırım’da verilmiştir! Şefika Gaspıralı Yusufbeyli, bu dönemde hem milletvekili hem gazeteci hem yazar hem de eğitimci olarak birçok alanda faaliyet yürütüyordu. Kadınlara yönelik olarak “Âlemi Nisvan” adlı ilk kadın dergisini neşreden de Şefika Hanım'dır.
1917 yılında gerçekleşen Bolşevik ihtilaliyle birlikte Türk yurtlarında bir hareketlilik başladı ve peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettiler. 26 Aralık 1917 yılında Numan Çelebi Cihan önderliğinde Kırım Tatar Millî Kurultayı, Bahçesaray’da Kırım Halk Cumhuriyeti'ni ilan etti.
Kırım’da yine bir ilke imza atılmıştı.
Dünyada ilk defa Müslüman bir topluluk, demokratik bir sistemi hedefleyen bir cumhuriyet kurmuş oluyordu.
Ve Kırım’dan hemen sonra, Gaspıralı’nın rahlei tedrisinden geçmiş Azerbaycanlı Türk aydınları Gence’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetini kurdular. Bu Cumhuriyetin ilk başbakanı, yukarıda da değindiğimiz gibi İsmail Bey Gaspıralı’nın damadı Nesip Yusufbeyli uzun süre Kırım’da Tercüman gazetesinde çalışmış bir hukukçuydu…
Bütün bunlardan yola çıkarak Kırım’ın dünya Türklüğü üzerindeki etkilerini anlamak mümkündür. Kırım ikinci bir İstanbul olmakla birlikte en önemli özelliğinin aydın profilinin daha yerli ve millî oluşuydu diyebiliriz. Nitekim bu önemli aydınlar; Kırım tekrar Ruslar tarafından işgal edilip aydın kıyımı başlayınca Türkiye’ye gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk’ün yanında ideolog olarak yer almış ve önemli görevler üstlenmişlerdir.
Bunlardan Yusuf Akçura, Sadri Maksudi Arsal, Hamit Zübeyir Koşay, Ahmet Temir vb. isimleri zikredebiliriz...
Cumhuriyetten sonra da Kırım’dan gelen aydınların fikrî, siyasi, içtimai nüfuzları devam eder. Türk tarihi denince herkesin büyük saygı duyduğu merhum Halil İnalcık da Kırım Türklerindendir.
Hasılı, Kırım sürgünü rastgele düşünülmüş bir vaka değildir. Ruslar bugün dahi Türk dünyasından rahatsız ve tedirgindir. Nitekim Kırım, Kazan, İdil Volga vadisi bütün Türk dünyasına nüfuz eden ve onları hareketlendiren bir münevver membaı olmuştu ve bu Rusları tedirgin ediyordu. Bu sürgün bu bahsettiğimiz membaın kurutulması, yok edilmesi düşüncesinden hareketle gerçekleşmiştir…
Kırım sürgününü, bu acıyı bin sene geçse de unutmayacağız!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.