İtibarda hile...

A -
A +
“Artık örtünü aç nurlu Medine.
Derdimize ilaç sendedir yine.
Şimdi, herkes muhtaç, en güzel dine,
Parlasın umutlar, âyet, hadisler.”
              Seyyid Ahmet Arvasi   Kirli, oynak, çok yüzlü ve üçkâğıtçı bir çağın insanlarıyız... Elimizi nereye atsak elimizde kalıyor, yüzümüzü nereye çevirsek gözlerimizi geri çekiyor, sırtımızı nereye dönsek sırtımızdan vuruluyor, kalbimizi ve gönlümüzü neye versek kalbimiz kırılıyor, gönlümüz yaralanıyor! Keşke bilim insanları, malum aşıları insan bedeni için değil, insan ruhu için çalışsaydı. Güzel ahlak aşılasaydı, diğerkâmlık aşılasaydı, mertlik aşılasaydı, sevgi, şefkat, merhamet, dostluk aşılasaydı… İnsan ruhu bu moral değerlerle yeni baştan tanış olurdu belki! Gittikçe fıtratından uzaklaşan insanın ruhu böylesine çirkinleştikten sonra o bedeni korumak, aşılamak ne büyük çelişki oysa. Katilin, hırsızın, arsızın, sokak bitiriminin, dolandırıcının, kaçakçının, yalancının, kumarbazın, madrabazın kılık değiştirip pahalı kıyafetler giyip kravatlar taktığı, pahalı parfümler süründüğü ve türlü türlü maskeler takındığı bu çağda kim kimdir, kim nedir bilmiyoruz! O atalar sözünün deyimiyle; bu kabil insanlar “neyin nesi kimin fesidir” ayırt edemiyoruz gayrı…   Bu çağ, bize çok büyük yalanlar da söylemişti aslında. Tıp çok ilerlemişti mesela, her şeyin çaresi bulunmuştu, sonunda anladık ki bu büyükçe bir yalanmış, büyük bir kandırmacaymış meğer. Minik bir virüs bütün insanlığı aptala çevirdi. O büyük büyük teknolojiler bu virüsü kısa zamanda alt edemedi… İnternet çağı başlayalı en fazla yirmi, otuz sene oluyor! Güya bilgi ve bilim çağı olacaktı, yaşadık gördük ki bizim ülkemizde “film” çağını başlatmış! Önceki gün kadın/erkek ve aile programları yapan bir kadın sunucu “Şahit oldum ki sosyal medya bizim toplumumuzu mahvetmiş ve telafisi imkânsız hasarlara yol açmış” kabilinden ilginç bir tespitte bulundu. Nitekim çoluk çocuğunu bırakıp evli insanlara kaçan, ahlaka mugayir ne kadar fiil varsa içinde bulunmuş kimselerin açık seçik beyanlarına göre bu fiillerin tümünün temeli sosyal medyada atılmıştı!     Eskiden insanlar baklava çalıyordu, ekmek çalıyordu, süt çalıyordu, yumurta çalıyordu… Ne kadar kötü bir fiil ve günah olsa da bu nevi hırsızlığı “zaruret” diye bir tarafından affetmeye meyilli idi merhametli gönlümüz… Oysa bu çağın hırsızı yüksek eğitimli, paralı pullu kimseler… Bir ekmeği değil bütün toplumun ekmeğini, bütün toplumun yumurtasını ve bütün toplumun sütünü çalıyorlar! Fabrikasıyla, tarlasıyla, yaylasıyla, dağıyla, ormanıyla çalıyorlar! Bu çağ, dostluk ve muhabbet demini bitirdi yok etti. Dostluk ve kardeşlik hukuku bu kadar yozlaşmamış, diğerkâmlık, sadakat ve vefa insanlık taraçasından böylesine tepetaklak düşmemişti.    Bu ikiyüzlü ve kirli çağın yanılgısına düştü tamahkâr nefsimiz. Bu çağ, her türlü kötülüğü yepyeni keşiflerle, buluşlarla hatırlattı, yeni baştan kurguladı ve çağ insanının istifadesine sundu. Sadece bir şeyi unutturdu insanlığa; Ölüm gerçekliğini! İşte bakınız çevrenize göreceksiniz… İnsanlar şerde yarışıyor hayırda susuyorlar. Gıybet, iftira ve haksızlıkta böylesine çirkin bir yarışa hiç şahit olmamıştık. Merhum Seyyid Ahmet Arvasi Hocamızın, bu çok yüzlü, kirli ve oynak internet çağını yaşamadan bu günleri görmüşçesine kaleme aldığı şu dizeler şimdilerde ne kadar manidardır…
Mazlumlar iskelet... Zalimler zinde!
Teknik şerre alet, küfrün izinde...
Bu nasıl adalet? Kan denizinde!
Kol gezer haydutlar, yüzer habisler.
İtibarda hile, zina ve şarap…
Ne iman, ne çile, vicdanlar harap...
Görse, Sodom bile utanır Ya Rab:
Kiralık vücutlar, doymaz nefisler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.