Terim'i kutlarım!..

A -
A +

Benim tanıdığım bildiğim Aykut birine bir şey söyleyecekse, direkt söyleyecek kalitede ve kişiliktedir. Ben böyle bir ima, şahsıma yönelik bir söylem algılamadım. Sevgili arkadaşlar, bugün ilk ve son kez bu konuyu konuşmayı umuyorum. Ümit ederim tekrar bu konuları konuşma gereği kalmaz. Sizden ricam futbolu çatışma ortamına, hatta çarpışma ortamına sokmamanız. Ülkemizin çatışma ortamlarından ne kadar zarar gördüğünü hepimiz yaşayarak öğrendik. Beni iyi tanıyorsunuz, iyi tanıyorlar. Eğer bir konu hakkında bir şey söyleyeceksem gönderme yapmam. İma etmem. Söyleyeceğim bir şey varsa olduğu gibi söylerim. Arka sokaklardan dolanmam, yan sokaklara girmem. Direkt şekilde söylerim. İsmi ve kulübü ne olursa olsun tüm meslektaşlarımın da aynı şekilde davrandığına inanırım ve düşünürüm. Ülke futbolunu güzel günlere, daha iyiye götürmek için çabaladığımız bu günlerde hepimizin aklıselim ile sağduyu ile olaylara yaklaşmamız daha doğru olacaktır. Olumsuz betimlemelerden, olaylara değişik yakıştırmalardan, değişik yaklaşmalardan uzak durmak durumundayız. Ucuz politikaların futbola bir katkısı olmaz. Ben böyle düşünüyor ve böyle yaklaşıyorum. Böyle davranmaya devam edeceğim." Bu sözler Fatih Terim'in!.. Bu sözlerde "kendisi dahil" herkese, başta kulüp başkan ve yöneticilerine, dahası "bütün" teknik direktörlere ve de "herhâlde" bizlere yani basın mensuplarına "hiç kimsenin itiraz edemeyeceği" çok yönlü bir mesaj var, fair-play'e, spor etiğine "temel olacak" bir mesaj; kutlarım Hocam!.. Ne var ki, "bu mesajı alamayan", kim bilir belki de "almak istemeyen" bizler, daha sözün söylenmesinden bir saat bile geçmeden, Aykut Kocaman'a koşup, soruyu yetiştirdik; "Bak Hocam, senden 'Aykut' diye söz etti, ne diyorsun?" Aslında Aykut Kocaman "eski Aykut Kocaman olsa idi", bu soruyu soranlara "öyle bir cevap verir" ve de Fatih Terim'in yanında "aynı cephede öyle bir yer alırdı" ki, "kimse şaşırmaz" ve de "o soruyu kasıtlı olarak soranlar" utanmak zorunda kalırlardı. Ne var ki, Aykut Kocaman "bunu" yapamadı ve "Aykut samimiyetini" anlamazlıktan geldi, "o soruyu yetiştirenlere kan ve can veren" birkaç cümle söyledi. Söyledi de ne oldu; onu "en çok destekleyenlerin" bile "Hoca çok değişti" demeye başladıkları bir süreçte, eline geçen "böyle" bir fırsatı kullanamadı, "bugünkü şeklini değiştirmeyeceğini" ortaya koydu; yazık etti!.. Bu arada Fatih Hoca'nın "bir konuya daha çok dikkat etmesi gerek"; haftalardır açıkça görülüyor ki; "maçları naklen yayınlayan kuruluşun içindeki bir grup", son derece "plânlı ve bilinçli" bir şekilde "kendisinin peşinde", nerede ise "duş alırken, duş kabininin içine kadar girip", orada "nelerin olup bittiğini" bile görüntüleyecekler!. Bence yapacağı iki şey var: Bir; "Beni görüntülemeyeceksiniz" diyen ve bu isteği "talimat olarak kabul edilip", o gün bu gündür "tribünlerde bile görüntülenmeyen" bir büyük kulüp başkanının uyguladığı sistemi uygulamak. Benim bir basın mensubu olarak böyle bir sansürü kabul etmem mümkün değil!.. İki; "peşinde olanların ellerini ovuşturdukları" hareketleri yapmamak, sözler sarf etmemek!.. Anlaşılıyor ki, onu da, onun şahsında Galatasaray'ı da yıpratmak için "her şey" yapılıyor; kendisi de, Galatasaray yönetimi de "buna izin vermemeli"; durmadan "Hocama çok güveniyor ve onu seviyorum" demek yetmiyor sayın Ünal Aysal; yayıncı kuruluşa "Biz sansür istemiyoruz ama çifte standart uygulanmasın" uyarısını yapmak, çok mu zor?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.