Neden yoksunuz?

A -
A +

Pazar günü akşamı Mevlid Kandili... Sevgili Peygamberimizin dünyayı teşrif ettiği gece. Ne törenler tertip edilecek diye bakıyorum...

Kutlu Doğum Haftası var iken bütün belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler, millî eğitim müdürleri harekete geçerdi.

Her ilde, her ilçede bütün partililer sıraya girerdi. Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu dahi koşa koşa gelirlerdi...

Ne oldu? Kutlu Doğum Haftası normal hâline gelince neden kayboldular? Neden program yapmaz oldular?

Şimdi Peygamber Efendimizi anmak yasak mı oldu?

Gerçekten çok garip bir durum! Çok üzücü...

Demek ki birileri Hakk’ın ve doğrunun yanında olamıyor. Onlar ancak bid’atin yanında yer alabiliyorlar...

Zamanın Diyanet İşleri Başkanları da Kutlu Doğum Haftası gibi bir FETÖ projesini savunmayı cansiparane görev bilmişlerdi! Oysa iş Peygamber Efendimizi anmaktan çoktan çıkmıştı...

Şiirler, korolar gırla giderdi. Saz, caz, dünbelekle ilahiler okunurdu. Kadın semazenler güzellik defilesine çıkar gibi arz-ı endam ederlerdi. Dedeler nineler yarışmaları dahi yapılırdı!.. Okunan Fatihalar bir bir sayılır, şu kadar milyon okundu diye gösteriş ve nümayişler olurdu.

Kadınlar konserler veriyordu. Diyanet artık imamlar korosu kurmaya başlamıştı. İmam Hatiplerde "tasavvuf musikisi"(!) ve ney dersleri konmaya başlamıştı.

Bir dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Mevlit Kantat Prömiyeri diye bir rezalet ortaya çıkarmıştı.

Artık şanlı Peygamber Efendimizi anma haftası, panellerin, sempozyumların düzenlediği bir etkinlikten çok, şenlik gibi kutlamaların yapıldığı bir karnaval haftasına dönüşmüştü. Bu kutlamalarda haftalarca tartışılan nice uçuk kaçık görüntüler hafızalarda yer etti.

Kâbe ve Kur’ân-ı kerim şeklinde pastalar kesildi. Cami bahçelerinde konserler verildi. Üsküdar Belediyesi’nin yaptırdığı Kâbe maketinin etrafında tavaf edildi. Kadın semazenlerin katıldığı etkinlikler, ilahi konserleri de büyük tepki çekmişti...

Biz bu faaliyetin FETÖ projesi olduğunu ifade ettiğimizde dönemin Diyanet İşleri Başkanı ve bir kısım ilahiyatçılar “Hayır, asla! Bu bizim projemiz” diye koro hâlinde bağırmaya başlamışlardı.

Bunların, sanki FETÖ’nün, Diyanet’in kılcal damarlarına kadar sızdığından haberi yoktu! Onun hizmetkârı olduklarını sanki bilmiyorlardı. Abant Toplantılarının sahibini bilmeden gidiyorlardı. Evet, üç maymunu oynuyorlardı.

Oysa kutlamaların bu şekilde olacağını FETÖ çok önceden planlamış ve projesini çizmiş, talimatını vermişti.

Bakınız FETÖ elebaşı, Ekim 1991’de Sızıntı dergisindeki yazısında şöyle demişti:

“Ne olursa olsun Hz. Mesîh'e ait gün ve geceler o kadar insanlığa mâl olmuştur ki, bilerek-bilmeyerek herkes kendini o acayip törenler içinde bulur; ibadet, eğlence veya maskaralık, Hıristiyanlarla aynı duyguları paylaşır, aynı hislerle yatar-kalkar. Hatta çam, çınar devirir, hindi parçalar, şampanya patlatır ve kör-kütük sarhoş olup sokaklara dökülür... Mübeccel velâdetin böyle eğlenceli, cümbüşlü kutlanmasını ve mübârek İslâm dininin de bir karnavala çevrilmesini ne biz ne de başkası arzu etmez. Zaten bunu yapmaya da kimsenin gücü yetmez. Ancak, yalancı ve riyakâr bir dünyanın, koskocaman insanlık âlemini nasıl bir iğfal ağına aldığını gördükçe, 'Neden acaba İslâm dünyası, aynı zamanda kendi velâdeti de sayılan rebî’ul-evveli, rebî'ul-evvelle gelen 'nevrûz-ı sultanîyi' ve o günle gelen insanlığın kurtuluşunu aynı heyecan, aynı cûşiş içinde tes’îd etmez?' diye hayıflanıyor ve kendi kendimizi sorguluyoruz. Yukarıda serdedilen mülâhazalardan, seyyidina Hz. Mesîh ve arkasındakileri tezyîf manası da çıkarılmamalıdır. Biz Müslümanların Hz. İsa’ya karşı saygımız sonsuz olduğu gibi, O’nun getirdiği mesajın, bugünkü Batı medeniyetinin önemli bir rüknü olduğunda da şüphemiz yoktur. Evet, tarihçilerin ve medeniyet felsefecilerinin de ifade ettikleri gibi, eğer Hz. İsa ve O’nun getirdiği ruh ve mana olmasaydı, Batı medeniyeti hiçbir zaman vücud bulamazdı; zira onun bir esası Grek düşüncesi (matematik düşünce) diğer bir esası Roma hukuku olduğu gibi, önemli bir rüknü de gerçek manasıyla Hıristiyan dinidir.”

 

Hakkı göremeyen gözler!

 

Evet, FETÖ elebaşı, İslam dünyası Kutlu Doğum Haftasını “neden aynı heyecan, aynı cûşiş içinde tes’îd etmez?” ifadesiyle işaretini vermişti. Ona göre bu konuda da Hıristiyanlara benzemeliydik. Zaten Hıristiyanlığa düzdüğü methiyeler de bunun bir yansıması idi.

Bu arada FETÖ elebaşının Avrupa uygarlığını meydana getiren teslisçi Hıristiyanlık ile İsa aleyhisselamın tevhid mesajını aynı saymasını, bunlar nasıl karşılamıştı? Bu konuda hiç sözleri olmuş muydu? Görmedik, duymadık, okumadık diyemezlerdi!

Zira mesajı almış ve uygulamaya koymuşlardı bile. Görev artık Diyanet’te ve hatta bütün devlet kurumlarında idi...

Nitekim 1992’den sonra Kutlu Doğum Haftası kutlamaları gittikçe Noel gösterileri hâline gelmeye başlamıştı... Hatta son kutlu doğum faaliyetlerinde haber bültenlerine bilhassa havai fişekli, yeşile boyanmış Noel görüntüleri yansımıştı. Artık pop şarkıcılarının konserleriyle festivale dönüştürülen bir kutlu doğum kutlama tarzı üretilmişti!..

Kutlu Doğum Haftası’nda ilk zamanlar Peygamber Efendimizin hayatı anlatılırken zamanla iş, Türkçe Olimpiyatları gibi FETÖ’nün sazlı sözlü eğlencelerine dönmüştü. Diyanet ise bu duruma hem tepki göstermemiş hem de âlet olmuştu.

2018’den itibaren Mevlid Kandili, Mevlid-i Nebi Haftası adıyla aslına döndürüldü...

Peki, Valilikler, Kaymakamlıklar, Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıkları ve okullar neden sustular? Şimdi Peygamber Efendimizi anmak sadece imamlara müftülere mi kaldı?

Son üç yıldır Kılıçdaroğlu ve avanesinin Mevlid-i Nebi Haftası'na gelmemesini anlayabiliyorum. Ancak bütün kurumların bir anda sessiz kalmasını anlayamıyorum!..

Bid’at olan Peygamber Efendimizi anmak değildi. Bir FETÖ projesi olan Kutlu Doğum Haftası idi.

Buyurun Mevlid-i Nebi Haftası aslına uygun olarak devam etmektedir. Neredesiniz? Neden programlarla Peygamber Efendimizi genç nesillere anlatmıyorsunuz?

"Efendim Mevlid Haftası yaza geliyor okullar kapalı", diyordunuz. Buyurun okullar açık siz nereye kayboldunuz?

Hakk’ın ve doğrunun yanında olmak, işleri Sünnet-i seniyyeye uygun olarak yapmak o kadar zor ki. Zira orada FETÖ, nefis ve şeytan yok!

Arif Nihat Asya yıllar öncesinden “Hakkı göremeyen gözler"e şöyle sesleniyordu:

Neler duydu şu dünyada 

Mevlid’ine hayran kulaklarımız: 

Ne adlar ezberledi, ey Nebî, 

Adına alışkın dudaklarımız! 

Artık, yolunu bilmiyor; 

Artık, yolunu unuttu 

Ayaklarımız! 

 

Ne oldu, ey bulut, 

Gölgelediğin başlar? 

Hatırında mı, ey yol, 

Bir aziz yolcuyla 

Aşarak dağlar taşlar, 

Kafile kafile, kervan kervan 

Şimale giden yoldaşlar? 

 

Şu tekbîr getiren mağara, 

Örümceklerin değil; 

Peygamberlerindir, meleklerindir... 

Örümcek ne havada, 

Ne suda, ne yerdeydi... 

Hakkı göremeyen 

Gözlerdeydi! 

 

 

TEFEKKÜR

 

Ger dilersiz bulasız âlî makâm

Aşk ile verin salât ile selâm

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.