ATEŞ KESİLMEZSE!!!..

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü parti grup toplantısındaki iki cümle çok dikkat çekiciydi.
Libya ile alâkalı dikkat çekici cümle şudur:
-Ülkenin meşrû yönetimine ve Libya’daki kardeşlerimize saldırmaları sürdürmesi hâlinde darbeci Hafter’e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız!!!
İkinci cümle ise Suriye ile alâkalıydı:
-Gerekirse; rejimin ateşkesi bozma girişimlerini bizzat önlemekte kararlıyız!..
Erdoğan ve Putin 8 Ocak’ta, İstanbul’da Libya için ateşkes çağrısı yaptılar. Bu çağrının yazılı bir vesikaya bağlanması için de taraflar Feyyaz es Sarac, Halife Hafter ile Türk ve Rus temsilciler, Moskova’da müzakere masasına oturdular. Toplantı nihâyetinde  es-Sarac, Ateşkes zaptını imzaladı. Hafter ise düşünmek için  izin istedi. Sabah olunca da menfi cevap verdi. Çarpışma ve hücuma kaldığı yerden devam edeceği anlaşılmakta. Hâlbuki mütarekeyi imzalamayacak olsaydı Moskova’ya hiç gitmezdi. Gerçek şu ki gitmiş fakat imzası engellenmiştir.
Hafter’i imzadan alıkoyanlar bellidir:
İlk isim, Fransa’nın tecrübesiz devlet başkanı Emanuel Macron’dur. Fransa, daha ilk ândan itibaren ateşkese tavır koymuştu. Zira ateşkes yapılırsa hem güdümündeki bir adam devre dışı kalmış olacak ve hem de silah satışı duracaktır. Darbeci generalin arkasındaki diğer isimlerse, Mısır’ın cuntacı CB’nı es-Sisi, SA’ın  Cemal Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi olarak görülen Veliaht Prens bin Selman’ı, BAE’nin emperyalizm maşası olarak faaliyet gösteren Veliaht Prens bin Zaid’dir.
Hafter, buralardan aldığı cesaret, teşvik ve gördüğü baskıyla ateşkes metnini imzalamaya yanaşmadı. Şimdi Libya’da ne yapacağı merak edilmekte. Acaba ayın 19’unda Berlin’de icra edilecek Barış Konferansı’na katılacak mı? Eğer öyle bir niyeti olsaydı o zaman Moskova’da imza atardı. Sayılan merkez ve kişiler, buna mâni olduklarına göre Berlin’e gitmesi de önlenebilir. Gitse bile sadece varlığını göstermek ve dinlemek için gidecektir. Hâl böyle olunca Berlin Barış Konferansı, fazla bir şey ifade edemez.
Moskova ümit verici açıklamalar yapsa bile yüksek ihtimaldir ki Hafter, hemen veya Berlin toplantısı sonrasında saldırılarına devam edecektir. İşte o zaman Türkiye,  “darbeci Hafter’e hak ettiği dersi vermekten asla geri durmayacak!” nush ile uslanmayana hak ettiği kötek atılacaktır.
Bu yetkiyi beyn’el milel hukuktan almaktayız. Libya devleti, bizi yardıma dâvet etmiştir. Ankara, barışa dair üstüne düşen her vazifeyi edâ etti. İstanbul-Moskova-Berlin diplomasisi bir sonuç alamayıp da ateş, kan, hicret ve gözyaşı yeniden başlarsa bu zalimle anladığı dilden konuşulur.
Suriye’ye gelince; rejim güçleri, İdlib’de hiçbir zaman ve hiçbir gün kalıcı bir şekilde ateşkese riayet etmediler. Burasının “Çatışmasızlık Bölgesi” ilân edilmesi hep lafta kaldı. Bugün İdlib’de taş kadar katı yürekleri bile eritecek denli korkunç bir insanlık ayıbı yaşamaktadır. Bu asır, İdlib’de iflas etmiş vaziyette. Artık çadır kuracak toprak bulunamıyor. Bunu seyretmek mümkün değil. Rejim, insafı bir kenara koyarak bildiğini okumakta. Sn. Erdoğan bundan dolayı “…rejimin ateşkesi bozma girişimlerini önlemekte bizzat kararlıyız!” dedi. Yani, rejim bir daha İdlib’in mazlum ve mahrum insanlarını vurursa o zalim eli, Mehmetçik kıracaktır.
Bu, savaş heveskârlığı değildir.
Maceraperestlik de değildir.
Öyle olsaydı;
Libya’ya gider gitmez kurşun namluya sürülür ve “gez, göz, arpacık!” denir ve  tetiğe basılırdı. Aksine teenniyle hareket edilip barışa çıkacak yollar arandı. Ama darbeci, aldığı emir gereği barış masasını terk etti. Hem kaçar hem de vurursa dersini alır.
Keza İdlib için garantör devletler imzalı Çatışmasızlık Kararı olduğu hâlde kaçıncı keredir ateşkes kabul edilmezdi. Ama artık taraf devletlerin de bize diyecek sözleri kalmamıştır.
Mazlum, mağdur ve kimsesizleri, zalimlere ezdirmemek insan olma gereğidir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.