Ecdadımdan özür diliyorum...

A -
A +
Kudüs, yeryüzünün üç kutsalında biri... Allah'ın kendisine ait kıldığı yaradılışın can bulmaya başladığı, mükâfatların da, cezaların da katlanarak verildiği (takdir) kutsal belde.
Kudüs altın ve kurşun kubbesiyle nazlı, hüzünlü, kırgın biraz, çatık kaşları…
“Ben! İnsanlık meselesi ben! Hepinizin namusu, ben varoluşun onuru, Selahaddin Eyyubi'nin, Abdülhamid Han'ın mirasıyım. Ben! Hepinizi kucaklayan, bağrına basan, selamet ve salahiyet veren... Ey insanlık! Şunu bil ki eğer yanarsam her şeyi yakacak olanım. Ve eğer ağlarsam derinden her mümini ağlatacak olanım..."
Biz ne ara bu kadar bencilleştik, vurdumduymaz, kökleriyle bağlarını koparmış, baktığımızı göremez hâle geldik. Çok üzgünüm, utanıyorum, yağmurlu bir günde damlalardan kaçıp şemsiyemi açtığım için. Başlarına bombalar yağdığını hatırlayınca kardeşlerimin, mübarek bedenlerine aldıkları yaralarla mübarek toprağı al kanlara boyadığının görüntülerini izlerken akşam haberlerinde çok utanıyorum ve soruyorum sıranın ne zaman bize geleceğini düşünmeden edemiyorum.
Kuş olsam, uçsam, kucaklasam, korkudan pır pır olmuş gözler başka âlemi seyredercesine yuvalarından fırlamış minik yürekli bedenlere. Bedenlere diyorum çünkü sadece can kalmış bedende, hayatî faaliyetlerini sürdürmesi için. Ruh yok, duyguları donmuş, dönmek istemiyor geriye ve siz, diyebilir misiniz ki; “korkma, hepsi geçecek” diye? Diyemedik, diyemiyoruz.
Her şeyden sonra mutfağa gidip bir bardak çay doldurup yudumladıkça mangalda kül bırakmayız, oturduğumuz yerde bütün Müslümanları kurtarırız.
Ben kendi adıma özür diliyorum bütün mazlumlardan, hayata en ağır imtihan ile başlayan yavrulardan, Kudüs'ten, Kubbetü's-sahra'dan, boynu bükük Aksa'dan, bu kutsal beldeye dokunuşlarını ve hizmetlerini hiç esirgemeyen ecdadımdan özür diliyorum.
Âlemlerin Rabbi olan merhametliler merhametlisi olan yüce Allah'ım senin sonsuz rahmetine sığınıyor, senden bin parçaya bölünmüş Müslümanları birleştirmeye bir vesile halk etmeni niyaz ediyorum. Senin her şeye gücün yeter. Âmin…
           Rumuz: “Vareste”
 
 
 
ŞİİR
 
          Muhabbet
 
Muhabbet talih kuşudur,
Kimin başına konarsa,
İki cihanda sultan olur. Can istersen,
Gönül ölü olmayacaksa
Şu alametleri kendinde bulundurur.
Ölümden korkma
Ölüm seni vatanına kavuşturur.
Seni sevmeden alıkoyan her şeyi terk et
Tabii ki dünya,
Ve olmalı rıza.
Sevmek zikirdir,
Kişi sevdiği kadar zikreder,
Baktığında ibret ve hikmetle bak
Sıyrıl benlikten.
Geceleri de unutma.
Zaman bir vakittir ki,
Olur, sevgili hakikati.
Ve seven sever uzleti.
Çünkü hizmet olmalı şevk ve zevk,
İbadeti kolay bil.
Ondan lezzet al.
Ve severek, sevil Hak dostlarını da
Kendine sevgili tutarak
Hilm ile muamele et, çünkü
Varlığın yaratılış gayesi muhabbet…
Sevmenin alameti de
Cömertlik, tevazu, şefkat…
 
         Recep Aşkın-Em. Fizik Öğretmeni-Tepebaşı/Eskişehir
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
AT MEYDANI: Bugünkü Sultanahmet Parkı'nın bulunduğu alana 19. Asra kadar verilen isimdi. Bizans döneminde burada bir hipodrom bulunuyor, araba ve at yarışları yapılıyordu. İstanbul’un fethinden sonra da ehemmiyetini koruyan At Meydanı, at yarışları, cirit oyunları, sünnet düğünleri ve bayram şenliklerine sahne oldu...
Çevrede İbrahim Paşa Sarayı, Sokullu Mehmed Paşa Konağı, Sultan Ahmed Camii gibi güzel eserler inşa edilerek meydana Osmanlı mührü vuruldu. Sultan Dördüncü Mehmed zamanında sipahilerle yeniçeriler arasında anlaşmazlık çıktı (1648). Yeniçeriler, Sultanahmet Camii'ni karargâh yapan sipahileri dağıttı. "At Meydanı Vakası" adı verilen bu hadiseden sonra saray üzerinde ocak ağalarının etkisi arttı. 
Sultan Abdülaziz zamanında park hâline getirilen meydanda Dikilitaş, Burmalı (veya Yılanlı) Sütun ve Örme Sütun gibi Bizans kalıntısı tarihî eserler bırakıldı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.